Kedilerde Nörolojik Bozukluklar

Çok çeşitli sinir sistemi koşulları, kedinizin hayatını riske atabilir. Sadece bir golf topu büyüklüğünde olmasına rağmen, kedinizin beyni en az onun kadar karmaşıktır ve hayati önem taşıyan konular söz konusu olduğunda neredeyse sizin beyniniz kadar yeteneklidir. Tabii ki, bir kedi beynini ve nörolojik sisteminin diğer bileşenlerini, genellikle sizinkinden farklı olan ihtiyaç ve arzuları ele almak için kullanır. Sonuçta siz kitap okumayı ve film izlemeyi seviyorsunuz; kediniz ise farelere eziyet etmeyi ve iplik topları ile oynamayı seviyor.
İnsanlarda olduğu gibi kedi sinir sistemi iki bileşenden oluşur: beyin ve omurilikten oluşan merkezi sinir sistemi ve kraniyal, spinal ve kaslarında innerve edildiği periferal sinirler. Sağlıklı bir hayvanda tüm düzen kedinin vücudundaki yaşamsal süreçleri etkinleştirmek ve kontrol etmek ve hayvanın kendi ortamında etkin bir şekilde işlev görmesini sağlamak için uyumlu bir şekilde çalışır.
Bu süreçler, periferik sinir sistemi yoluyla bir kedinin tüm vücudundaki dokulardan omuriliğine ve beynine iletilen elektrik sinyallerinin anında iletilmesiyle kolaylaştırılır. Beyin, bu sinyalleri yorumlayarak ve uygun talimatları beyin sapı ve omurilik yoluyla periferik sinirler yoluyla uygun hedefe ileterek yanıt verir. Sinir sisteminin birçok işlevi, bir hayvanın bacaklarının hareketi veya ağzının açılıp kapanması gibi bilinçli ve gönüllü kontrol altındadır. Diğer işlevler istemsizdir ve hormonların salgılanmasının yanı sıra sindirim sistemi, akciğerler ve kalpteki kasların faaliyetlerini kontrol edenler gibi otonom sinir sistemi tarafından düzenlenir.
Tüm bu aktivitenin merkezi, bu aktiviteleri koordine eden beyindir. Beyin, sinir sistemi faaliyetlerini yöneten serebrum ve serebellumdan oluşur; beyin sapı ise beyni omuriliğe bağlar.
Tümör
Ortaya çıkan bu bozukluklar arasında bazıları diğerlerinden önemli ölçüde daha yaygındır. Belki de bunlardan en sık teşhis edileni, kedinin beynini kaplayan ince koruyucu dokuda (meninksler) gelişen bir tümör türü olan meningioma adı verilen tümöral bir hastalıktır. Çoğu zaman yaşlı kedileri etkileyen bu büyümeler genellikle iyi huylu ve iyi tanımlanmış olsa da devam eden genişlemeleri sonunda beyindeki baskının neden olduğu hasara neden olacaktır.
Epilepsi
Bu durum, beyin korteksindeki sinir sinyallerinin elektriksel aktarımındaki, beynin düşünce, hafıza, duyu ve istemli kas hareketinden sorumlu olan alanının defektinden kaynaklanır. Bu durum kafa travmaları, metabolik düzensizlikler veya tümörler sonucunda sekonder olarak ortaya çıkabilse de, nispeten yaygın olan form idiyopatik epilepsi olarak adlandırılır. Bu adı, etkilenen bir kedinin yaşadığı şiddetli nöbetler için belirlenebilir bir neden olmadığı için alır.
Konjenital (doğmasal) bozukluklar
Bunlardan en yaygın olanı beynin kas koordinasyonundan sorumlu kısmı olan serebellumu etkileyen bir durumdur. Kedi parvovirüsü ile enfekte olarak doğan bazı yavru kediler, hemen ciddi bir koordinasyon eksikliği gösterecektir. Tedavisi yoktur, ancak bu nörolojik problemi olan kediler uzun bir ömür yaşayabilir. Diğer bir konjenital bozukluk ise hidrosefali olgularıdır. Bu olgularda prognoz genellikle olumsuzdur.
Enfeksiyon Hastalıklar
Kedi enfeksiyöz peritonit virüsü (FIP) ile enfekte olan kediler bazen nörolojik hasar yaşarlar. Ayrıca, "iç ve orta kulakta şekillenen bakteriyel enfeksiyonlar sonucunda kemik dokunun aşılması ve böylece beyinde bir enfeksiyonun şekillenmesi söz konusu olabilir. Bu olguların tamamında erken teşhis önemlidir.
Travma ve Yaşlılık
kedilerin nörolojik refahının ani veya kademeli olarak azalmasında önemli bir rolü olan diğer faktörlerdir. İlerleyen yaş ile birlikte beyin hücrelerinde meydana gelen yıkımlanma, insanlardaki Alzheimer hastalığına benzer hastalığı kedilerde de görmekteyiz.
Veteriner nörobilimciler kedilerde şekillenen nörolojik hastalıkların teşhisinde ve tedavisinde gün geçtikçe ilerleme kaydediyor olsalar da bazı durumlar gizemini korumaya devam etmektedir. Her yaştaki kediyi etkileyebilmekle birlikte başlangıcı en çok ergin kedilerde görülen bir bozukluk olan hiperestezi sendromunda da durum böyledir.
Klinik belirti sadece bir veya iki dakika süren tuhaf davranış periyodlarıdır. Bu periyotlar; uyuyan kedinizi sevmek için uzanırsınız, birdenbire kedi uyanır, kuyruğu seğirir, gözleri kocaman açılmıştır, göz bebekleri büyür, odaklanmış ve arka pençeleriyle kendini tırmalamaya başlar. Ardından, 20-30 saniye sonra kedi anormal davranışı aniden durdurur, yere uzanır ve uykuya geri döner".
Bu klinik tablodan farklı olarak hiperestezi sendromu, kedinin arka kısmındaki derinin dalgalanması şeklinde kendini gösterebilir. Diğer klinik belirtiler ise, salya artışı, tehditkar sesler çıkarma ve kontrolsüz idrar yapmaktır. Tam olarak nedeni bilinmese de bu davranışların epilepsi ile ilişkili olduğu, hiperestezi sendromu olan birçok kedinin bu ataklardan sonra nöbet geçirdiği gözlenmektedir.
Hiperestezi ile ilişkili bazı davranışsal belirtiler, bazen sinir sistemini, deriyi ve kasları etkileyen diğer bozukluklarda görülen klinik belirtilere benzer. Benzer belirtilere neden olabilen ağrılı omurga sorunları arasında artritis, sıkışmış sinirler veya kaymış diskler bulunur. Ayrıcı tanıda pire veya gıda alerjileri, mantar enfeksiyonları ve akarlar elimine edilmelidir. Bu tür bozuklukların varlığını kategorik olarak belirlemek ve elimine etmek, genel bir fiziksel ve nörolojik muayene, kan serum biyokimyası ve idrar analizleri, radyoloji ve belki de manyetik rezonans görüntüleme (MRI) dahil olmak üzere çeşitli teşhis aşamalarını gerektirecektir.
Hiperestezi sendromu teşhisi konan bir kedi için önerilen tedavi, muhtemelen hayvanın maruz kaldığı herhangi bir kaygıyı azaltmayı amaçlayan çevresel ve davranışsal bir düzenleme içerecektir. Örneğin, düzenli olarak planlanan beslenme zamanları ve oyun süreleri, güvensiz bir kedinin rahatlamasına ve egzersiz yapmasına yardımcı olabilir. Kediyi tahriş edebilecek veya aşırı uyarabilecek her türlü fiziksel aktiviteden, örneğin sırtını kaşımaktan kesinlikle kaçınılmalıdır. Bazı hastalar için kedinin ruh halini dengelemek için serotonin arttırıcı fenobarbital gibi bir anti-epileptik, steroidler veya bunların kombinasyonunu önerilebilir.
Sonuç olarak hiperestezi sendromu nispeten hafif bir medikal durumdur. Bu sendrom ölümcül değildir. Sendrom ortaya çıktıktan sonra çok fazla ilerlemez ve kaşıma bölgeleri enfeksiyona neden olmadıkça prognoz oldukça iyidir.
Genel olarak sağlıklı ve çevik bir kedi birdenbire dört bacağı üzerinde ayağa kalkmakta ve dengesini korumakta güçlük çekiyor gibi görünür. Hayvan sonunda ayakta kalmayı başarır ancak görünüşü şaşırtıcıdır. Görüntüsü iyi olsa bile kafasını bir tarafa doğru yatırmış ve gözleri çılgınca hareket eder. Birkaç adım attıktan sonra aniden yana yatar ve tekrar tekrar devrilir. İşte bu kedi, vestibüler sistemiyle (denge algısını yöneten sinirlerin ve diğer bileşenler ile başının ve gözlerinin hareketini koordine eden kompleks düzen) ilgili geçici bir sorun yaşıyor olabilir. Bu tür bozukluklar sonucu ortaya çıkan endişe verici durumlar tipik olarak geçicidir ve nihayetinde zararsızdır. Bununla birlikte bazı durumlarda vestibüler hastalık olarak bilinen durumun belirtileri daha ciddi bir sorundan kaynaklanıyor olabilir ve bu nedenle acil bir veteriner hekim kontrolü gereklidir.
Vestibüler sistemin temel bileşenleri birbirine bağlı iki bölgede bulunur. Bunlardan biri iç kulağın derinliklerine yerleşmiş kohleaya bitişik vestibüler aparattır, diğeri omuriliğin tepesinde yer alan beynin alt bölgesinde (medulla) merkezlenmiştir. Vestibüler aparat, özel sinir hücreleri ve reseptörleri içeren birkaç sıvı dolu kanaldan oluşur.
Medulaya giden sinirlere bağlı olan bu reseptörler, odacıklarda bulunan sıvının hareketindeki değişikliklere yanıt verir. Hayvanın kafası pozisyon değiştirdikçe sıvı da değişir ve ilgili sinyaller anında beyne gönderilir. Bu sinyaller, kafanın yer çekimine göre konumunu kaydeder. Vestibüler aparat, hayvana kafasının hareketsiz mi yoksa hareketli mi olduğunu ve başın hareket edip etmediğini, hangi yönde hareket ettiğini söyler. Bir kedinin denge hissi normalde korunur çünkü sistem aynı zamanda konumdaki değişiklikleri de telafi eder. Hayvan öyle ya da böyle dönerse, pozisyon değişikliğini ayarlamak için vücudunun bir tarafındaki kaslara otomatik olarak bir sinyal gönderilir ve böylece kedinin devrilmesi engellenir.
Vestibüler hastalığın en yaygın klinik belirtileri arasında daire çizme veya bir tarafa düşme, belirgin bir baş eğimi ve göz bebeklerinin hızlı ve istemsiz salınım hareketi olan nistagmus bulunur. İç kulakta veya orta kulakta bir tümör veya yangısal hastalık varsa yüz sarkması meydana gelebilir çünkü yüz sinirleri iç kulağın yanındaki orta kulakla yakından ilişkilidir.
Vestibüler sistemde disfonksiyona neden olan hastalıkların şiddeti dramatik olarak vestibüler sistem fonksiyonlarını etkiler. Örneğin, bakteriyel enfeksiyonlar, antibiyotikler dahil bazı ilaçlara yan etki, polipler, tümörler, kistler gibi çeşitli genişlemeler. Ancak çoğu durumda vestibüler bozukluğun nedeni bilinmemektedir ve bu nedenle idiyopatik vestibüler sendrom olarak adlandırılabilir.
Bu gizemli sendromun klinik belirtileri, her yaş ve ırk kedide, hem erkek hem de dişi kedilerde görülebilir. Belirtiler tipik olarak diğer periferik vestibüler hastalık tipleriyle ilişkili olanlarla aynı olsa dahi geçicidir, aniden ortaya çıkar ve birkaç gün içinde kademeli olarak düzelir. Kedilerin çoğu iki veya üç hafta içinde tamamen iyileşir. Vestibüler disfonksiyon teşhisi, hastanın ayrıntılı bir anamnezin ve fiziksel muayenesini, nörolojik bir muayene ve enfeksiyon, yangı veya tümör belirtileri açısından muayene gerektirir. Bilgisayarlı tomografi veya MRI kullanılabilir.
Vestibüler hastalığın tedavisi nedene bağlıdır. Durum enfeksiyon, tümör veya zehirlenmeye bağlı sekonder ise primer hastalık tedavi edilmelidir. İdiyopatik vestibüler hastalık durumunda spesifik bir tedavi yoktur. Hastalar kendilerine zarar vermeyecekleri güvenli bir yerde tutulmalıdır. Destekleyici sağaltım, kedi yiyip içemiyorsa besleme ve sıvı uygulamasını içerebilir. Kedinin kusması durumunda kusma önleyici ilaçlar kullanılabilir. Çoğu durumda idiyopatik vestibüler sendrom belirtileri kısa bir süre içinde kaybolur ve tekrar ortaya çıkmaz.
Toksoplasmosis, tek hücreli bir parazit olan Toxoplasma gondii’nin neden olduğu bir hastalıktır. Kedilerde en yaygın paraziter hastalıklardan biridir ve evcil hayvanlar ve insanlar dahil olmak üzere neredeyse tüm sıcakkanlı hayvanları enfekte eder. Kediler T. gondii'nin yaşam döngüsünün gerekli bir parçası olmasına rağmen, parazit kedilerde nadiren klinik hastalığa neden olur. T. gondii nadiren sağlıklı yetişkin insanlarda önemli semptomlara neden olurken (istisnalar için aşağıya bakınız), bazı ülkelerde yakın zamanda toksoplazmozu yüksek prevalansı nedeniyle insanların ihmal edilen beş parazitik enfeksiyonundan biri olarak tanımlamıştır. ABD'de 60 milyondan fazla insanın enfekte olduğu düşünülmektedir.
T. gondii'nin yaşam döngüsü karmaşıktır ve iki tür konakçı içerir; parazitin üreyip yumurta (ookistler olarak adlandırılır) oluşturduğu "kesin" konakçılar ve kendi klonlarını yaparak (kistler içerisinde kümelenerek) çoğaldığı “ara konakçılar”. Yabani ve evcil kediler, T. gondii için tek kesin konakçıdır. Bir kedi enfekte olmuş bir avı veya çiğ eti yediğinde, parazit kistlerden kedinin sindirim sistemine salınır ve burada ookist üretir ve çoğalır. Enfekte kediler daha sonra bu ookistleri milyonlarca dışkıda salgılar. Yeni maruz kalan kediler genellikle enfekte dokuyu tükettikten üç ila 10 gün sonra ookistleri dökmeye başlar ve yaklaşık 10 ila 14 gün boyunca dökülmeye devam eder. Ookistler çok dayanıklıdır ve çevrede bir yıldan uzun süre hayatta kalabilirler. Ek olarak, enfekte etin kistlerinden salınan bazı T. gondii, kedinin bağırsağının duvarına daha derin nüfuz edecek ve bir taşyzoit adı verilen başka bir form olarak çoğalır. Bu form daha sonra bağırsaktan kedinin diğer kısımlarına yayılır. Sonunda, kedinin bağışıklık sistemi, paraziti kaslarda ve beyinde kistler oluşturduğu uykuda veya "dinlenme" aşamasına zorlar. Bu kistler, yavaş yavaş çoğalan Toxoplasma organizmalarını, bradiyzoit adı verilen başka bir formda içerir.
İnsanlar dahil diğer hayvanlar, T. gondii'nin ara konakçılarıdır ve kistleri veya ookistleri yiyerek enfekte olabilirler. Kedilerin dışkısından geçen ookistler, diğer hayvanlara hemen bulaşmaz. Bulaşıcı hale gelmeden önce, çevresel koşullara bağlı olarak bir ila beş gün süren sporlanma adı verilen bir süreçten geçmeleri gerekir. Bununla birlikte, sporlanmış ookist içeren kedi dışkısı, ister çöp kutularında, bahçelerde veya dışarıdaki kedilerin dışkıladığı kum kutularında olsun, enfeksiyon kaynağı olarak hizmet eder. Bir ara konakçı sporlanmış ookistleri yuttuğunda, enfeksiyon vücudun çeşitli dokularında doku kistlerinin oluşmasına neden olur. Doku kistleri yaşam boyu ara konakta kalır ve kist içeren dokuyu yiyen kedilere, insanlara ve diğer ara konakçılara bulaşıcıdır. Doku kistleri yaşam boyu ara konakta kalır ve kist içeren dokuyu yiyen kedilere, insanlara ve diğer ara konakçılara bulaşıcıdır.
Klinik Belirtiler
Toxoplasma gondii ile enfekte birçok kedi herhangi bir klinik belirti göstermez. Ancak bazı durumlarda kedinin immun sistemi taşizoit formlarınn yayılmasını durduramadığında, toksoplasmozis adı verilen klinik bir hastalık ortaya çıkar. Hastalığın, genç yavru kediler ve kedi lösemi virüsü (FeLV) veya kedi immun yetmezlik virüsü (FIV) bulunan kediler dahil olmak üzere bağışıklık sistemi baskılanmış kedilerde görülme olasılığı daha yüksektir.
Toksoplazmozis de en sık karşılaşılan klinik semptomlar ateş, iştahın azalması ve zayıflamadır. Diğer semptomlar ise parazitin vücutta yerleştiği organa ve hastalığın akut ya da kronik olmasına göre ortaya çıkmaktadır. Akciğer lokalizasyonunda T. gondii pnömoniye neden olmakla birlikte klinik tablo kademeli olarak kötüleşir. Karaciğeri etkileyen enfeksiyonlar deride ve mukozalarda sarımsı bir renk tonuna (sarılık) neden olabilir. Toksoplazmozis ayrıca gözleri ve merkezi sinir sistemini (MSS) etkileyerek üvea veya gözün pigmentli kısmının (üveitis), retinanın veya lens ile kornea arasında boşluğun (anterior chamber) yangısına (iltihaplanmasına) neden olabilir. Anormal gözbebeği büyüklüğü, ışığa duyarlılık, körlük, koordinasyon eksikliği, dokunmaya karşı artan duyarlılık (hiperestezi), karakter değişiklikleri, daire çizme, başı yaslama (duvar veya bir cisime), kulak seğirmesi, yiyecekleri çiğneme ve yutmada zorlanma, nöbetler ve idrara çıkma ile dışkılamada kontrolün kaybı gibi anormalliklere de neden olabilir.
Teşhis
Toksoplazmoz genellikle bir kedinin geçmişine, hastalık belirtilerine ve laboratuvar test sonuçlarına göre teşhis edilir. Kandaki T. gondii'ye karşı IgG ve IgM olmak üzere iki tip antikorun ölçülmesi toksoplazmoz teşhisine yardımcı olabilir. Sağlıklı bir kedide T. gondii'ye karşı yüksek seviyelerde IgG antikorları, kedinin daha önce enfekte olduğunu ve büyük olasılıkla organizmaya karşı bağışık olduğunu ve ookistleri salgılamadığını gösterir. Bu kediler artık diğer konakçılar için enfeksiyon kaynağı değildir. Yüksek IgM antikor seviyeleri, aksine, aktif bir enfeksiyonu düşündürür. Sağlıklı bir kedide herhangi bir T. gondii antikorunun bulunmaması, kedinin enfeksiyona duyarlı olduğunu ve enfeksiyondan sonra iki haftaya kadar ookistleri dökeceğini düşündürür.
Dışkıda ookistlerin tespiti güvenilir bir tanı yöntemi değildir çünkü diğer bazı parazitlere benzemektedirler. Ek olarak, kediler ookistleri yalnızca kısa bir süre için de dökebilirler ve genellikle hastalık belirtileri gösterdiklerinde ookistleri dökmezler. Kesin tanı, dokulardaki belirgin değişiklikler ve taşyzoitlerin varlığı için doku örneklerinin mikroskobik incelemesini gerektirir.
Tedavi
Tedavi genellikle, gözlerde veya merkezi sinir sisteminde belirgin iltihaplanma varsa, tek başına veya kortikosteroidlerle kombinasyon halinde klindamisin adı verilen (tedavide burayı çıkarsak daha iyi) bir antibiyotik kürü içerir. Tedavi ideal olarak tanıdan hemen sonra başlatılmalı ve belirtiler kaybolduktan sonra birkaç gün devam etmelidir. Akut hastalıkta, tedavi genellikle yüksek başlangıç IgM antikor seviyeleri temelinde başlatılır. İki ila üç gün içinde klinik iyileşme görülmezse, toksoplazmoz tanısı sorgulanabilir.
Prognoz
Toksoplazmoz teşhisi konan kedilerin prognozu, etkilenen organlara veya sistemlere, enfeksiyon ile tedavi arasındaki süreye ve tedaviye ilk tepkilere bağlıdır. Genel olarak, merkezi sinir sisemi ve göz semptomları olan kediler tedaviye daha yavaş yanıt verir, ancak tedaviye başladıktan sonraki 2-3 gün içinde klinik belirtileri düzelirse yine de daha olumlu prognozlara sahip olurlar. Karaciğeri veya akciğerleri etkileyen toksoplazmozlu kedilerde prognoz genellikle zayıftır.
Koruma
Kedilerde toksoplazmozisin enfestasyonunu azaltmak için hem enfektif ookistlere maruz kalmayı hem de ookistlerin çevreye yayılmasını sınırlayıcı önlemler almak gerektirir. Kediler tercihen ticari olarak hazırlanmış, pişmiş yiyeceklerle beslenmelidir (uygun ısıtma, mevcut olabilecek T. gondii kistlerini etkisiz hale getirir) ve kemirgenler gibi pişmemiş et veya ara konakçıları yemelerine izin verilmemelidir. Ayrıca kedilerin gıda üreten hayvancılık ve gıda depolama alanlarını barındıran tesislere erişimleri de engellenmelidir.
Kediler organizmayı sadece kısa bir süre için dışkı ile yaydıkları için, kediler ile birlikte yaşayan insanların etkene maruz kalma şansı nispeten azdır. Kedi sahibi olmak, Toksoplazma ile enfekte olacağınız anlamına gelmez. Kedi dışkısında bulunan T. gondii ookistlerinin sporlanması ve enfeksiyona dönüşmesi minimum 24 saat sürdüğü için, eldiven giyilirken ve sonrasında el yıkanırken çöp kutusundan sık sık dışkı çıkarılması enfeksiyon olasılığını en aza indirir. Dışkı kabının sık sık temizlenmesi, temizlenirken de eldiven giyilmesi ve sonrasında ellerin yıkanması ile etken ile temas riski en aza indirilebilir.
Enfekte bir kediye dokunarak parazite maruz kalmanız pek olası değildir, çünkü genellikle paraziti kürklerinde taşımazlar. Ayrıca kedi ısırıkları veya çizilmelerinden de enfekte olma ihtimaliniz düşüktür. Av avlamayan veya çiğ et tüketmeyen ev kedilerinin T. gondii ile enfekte olma olasılığı düşüktür. Dünyada insanların kedi dışkısıyla uğraşmaktan çok çiğ et ve yıkanmamış meyve ve sebzeleri yiyerek enfekte olma olasılığı daha yüksektir. Kedi dışkısıyla kontamine olmuş toprakta bahçeyle uğraştıktan sonra enfeksiyon olasılığı da mevcuttur ve bu olasılık eldiven giyilerek ve bahçeyle uğraştıktan sonra eller yıkanarak azaltılabilir.
Hamile kadınlar ve bağışıklık yetersizliği olan kişiler, T. gondii'ye maruz kaldıktan sonra sağlık problemleri şekillenme riski en yüksek olan iki popülasyondur. Gebelikte şekillenen enfeksiyon, insanlarda en büyük endişe kaynağıdır. Gebelik sırasında Toxoplasma kapmış annelerden doğan bebeklerin üçte biri ile yarısı arasında enfeksiyon vardır. Hamilelik sırasında enfekte olan kadınların büyük çoğunluğunun kendileri hiçbir belirti göstermez ve enfekte bebeklerin çoğu doğumda hiçbir toksoplazmoz semptomu göstermez. Bununla birlikte, bu çocukların çoğu, görme ve işitme kaybı, zeka geriliği ve ciddi vakalarda ölüm dahil olmak üzere, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde enfeksiyon belirtileri geliştirebilir.
İmmünsüpresif tedavi gören veya AIDS gibi immünosüpresif bir hastalığı olan kişilerde toksoplazmzis, lenf düğümlerinin, göz ve merkezi sinir sistemi rahatsızlıklarının, solunum hastalıklarının ve kalp hastalığının büyümesine neden olabilir. Bu hastalarda, özellikle AIDS hastalarında, hastalığın nüksetmesi sıktır ve ölüm oranı yüksektir.
Geçmişte immun yetmezlikli veya hamilelere kedilerden uzak durmaları tavsiye edilmiş olsa da bu durum günümüzde geçerli değildir.
İnsanlarda veya hayvanlarda toksoplazmaya karşı geliştirilmiş bir aşı bulunmamaktadır.
Daha detaylı bilgi için lütfen hekiminize danışınız.
Sanitasyon ve gıda güvenliği için alınabilecek bazı önlemler;
• Çiğ veya az pişmiş et yemeyin
• Yıkanmamış meyve ve sebzeleri yemeyin
• Pastörize edilmemiş süt içmeyin
• Filtrelenmemiş / kaynatılmamış çevre suyunu içmeyin
• Pastörize edilmemiş süt veya çiğ etleri kedilere vermeyin
• Çiğ etle uğraştıktan sonra ellerinizi ve yiyecek hazırlama yüzeylerini ılık sabunlu suyla yıkayın.
• Yemekten önce ellerinizi yıkayın
• Bahçeyle çalışırken eldiven giyin ve daha sonra ellerinizi yıkayın
• Kum havuzlarını kapalı tutun ve kedilerin onları kum kabı (Dışkılama amaçlı) olarak kullanmasına izin vermeyin.
• Kedilerin denetimsiz olarak avlanmasına veya dolaşmasına izin vermeyin
• Çöp kutusundaki dışkıyı günlük olarak çıkarın
• Hamile kadınların veya bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerin kum kabını temizlemesine izin vermeyin.
• Kemirgenlerin ve diğer ara konakçıların popülasyonlarını kontrol edin.