Kedilerin Bazı Önemli Viral Hastalıkları

FIP, kedi coronavirüsünün neden olduğu viral bir hastalıktır. Coronavirüsün birçok suşu sindirim sisteminde bulunmaktadır. Bunlar hastalığa neden olmayan apatojen suşlardır ve feline enterik coronavirüsü (FeCV) olarak adlandırılır. FeCV ile enfekte kediler genellikle hastalık belirtisi göstermezken, bazen kendiliğinden iyileşen ishal veya üst solunum yolu hastalığına neden olur. FeCV ile enfekte kedilerin yaklaşık %10’unda virüsün bir veya daha fazla mutasyonu sonucu beyaz kan hücrelerini (lökosit) enfekte etme kabiliyetini kazanarak kedilerin bütün vücuduna yayılmasına neden olur. Bu durum şekillendiğinde virüse Feline Enfeksiyöz Peritonitisi (FIP) virüs adı verilir. FIP'e karşı özellikle enfekte hücrelerin bulunduğu dokulardaki damarların etrafında ve karın boşluğu, böbrek veya beyinde şiddetli yangısal yanıt şekillenir. Bu yanıt immun sistem ile FIP’e neden olan virüs arasındaki etkileşimdir. FIP şekillendikten sonra hastalık tedavi edilmez ise ilerler ve genelde ölümcül olarak seyreder. Tedavi de ise son yıllarda başarı sağlayan ilaçlar bulunmuş olsa da bu ilaçlar bakanlıklar tarafından onaylı değildir. Şu ana kadar Feline coronavirüsün insanlara geçtiğine dair bir veri bulunmamaktadır.
Kedim FIP Riski Altında mı?
FeCV ile enfekte bütün kedilerin hepsi potansiyel FIP hastasıdır fakat vakaların çoğu genç kedilerde meydana gelmektedir. FIP teşhis edilen kedilerin %70’i 1-1,5 yaş aralığından olmakla birlikte bu vakaların %50’si 7 aylıktan küçüktür. FeCV’nin en yaygın bulaşma yolunun enfekte anne olduğu ve bu bulaşın 5-8 haftalık periyotta olduğuna inanılır. Kalabalık ortamlarda yaşayan kedilerin FIP’e yakalanma ihtimalleri daha yüksektir. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte saf ırklar ve erkek kediler hastalığa daha duyarlıdır.
FIP semptomları nelerdir?
FeCV ile enfekte kediler genellikle herhangi bir klinik semptom göstermezler. Bazıları ise tıksırık, sulu gözler veya burun akıntısı gibi hafif şiddette üst solunum yolu belirtileri gösterirken bazı kedilerde ishal gibi sindirim sistemi semptomları görülür. Çoğu vaka kendiliğinden iyileşme gösterir. Çok küçük bir kısım hastada ise FeCV FIP’e dönüşür ve bu mutasyon FeCV ye maruz kaldıktan günler, haftalar hatta yıllar sonra şekillenebilir.
FIP’in efüzif (yaş) ve non-efuzif (kuru) formu olmak üzere iki formu bulunur. Hangi form gelişirse gelişsin FIP’e yakalanan kedilerde iştahta azalma, kilo kaybı, depresyon ve ateş gibi genel semptomlar şekillenir. Unutulmamalıdır ki kuru form yaş forma ya da yaş form kuru forma dönüşebilir.
Kuru formun semptomlarını genel olarak, nöbet ve ataksi (yürüyüşteki bozukluk) gibi nörolojik belirtiler yaş forma göre daha yavaş şekillenmekle birlikte görünen primer bozukluklardır.
Yaş formun klinik semptomları ise göreceli olarak değişmekle birlikte hızlı bir şekilde karın ve göğüs boşluğu da dahil olmak üzere sıvı birikimidir. Yaş form ile enfekte kediler göbekli bir görünüme sahiptir. Hatta bazı olgularda o kadar dolgundur ki hayvanın normal solumasına engel teşkil eder.
Kedimi FIP için test ettirebilir miyim?
Maalesef şu an için FIP için kesin bir teşhis yöntemi bulunmamaktadır. Koronavirüse karşı şekillenmiş antikor seviyeleri veya titreleri ölçülse de bunların FeCV mi yoksa FIP’e karşı mı olduğu ayırt edilemez. Pozitif test sonuçlarının tek bir anlamı vardır ki o da hastanın daha önce coronavirüse maruz kaldığıdır. Bu kısıtlamalarla birlikte özellikle genç kedilerde antibiyotiğe cevap alınamaması ve coronavirüs titrelerinin yüksek olması FIP için önemli bir tanı kriteridir (neredeyse bütün vakalarda FIP pozitif denilebilir). Vücut boşluklarındaki sıvının altın sarı renginde, yoğun kıvamda ve protein değerinin yüksek olması kısmen FIP için klinik bulgu olarak kullanılabilir. Bununla birlikte, yüksek coronavirüs titresine sahip sağlıklı bir kedinin (coronavirüse karşı yüksek antikor seviyesi), FIP geliştirmesi veya bir FIPV taşıyıcısı olması, düşük titreli bir kediye göre daha olası değildir. İmmun sistemi baskılanmış kedilerde FIP viral enfeksiyonuna karşı yeterli bağışıklık yani antikor titresi immun supresyon dolayısı ile şekillenmeyecektir.
Teorikte diğer bazı testlerin virüsün kendisini belirleyebileceği öngörülmektedir. Immunperoksidaz testi, Immunoflorans testi ve PCR testi virüsün tespitinde kullanılabilir fakat bunların hiçbiri %100 dorulukta olmayabilir, her testin kendi sınırlarından dolayı hatalı negatif veya hatalı pozitif sonuçlar doğurabilir.
FIP Tedavi Edilebilir mi?
Son yıllara kadar FIP tedavi edilemez bir hastalık olarak kabul edilmekte idi. Son dönemde geliştirilen antiviral bir ajan olan GS-441524’ün laboratuvar ortamında ve sahipli kedilerde yapılan çalışmalarında özellikle yaş formda çok başarılı sonuçlar elde edilse de bu ilaçların uzun dönem etkileri ve kazanımları konusunda hala belirsizlikler devam etmektedir. Bu çalışmalarda kuru formdan elde edilen başarı yaş formda elde edilen kadar olumlu değildir. Bu ilaç dünyada herhangi bir bakanlık tarafından onaylı değildir ve yapılan çalışmaların raporlarına bakıldığında ilaç konsantrasyonları ve saflığı açısından büyük farklılıklar göstermektedir. GS-441524 ile tedaviyi düşünüyorsanız, veteriner hekiminizle riskleri, faydaları ve gelişen edinim ve düzenleme sorunlarını tartışmak çok önemlidir. Sıvı tedavisi, karında biriken sıvıların boşaltılması ve kan transfüzyonu dahil olmak üzere destekleyici sağaltım da bazı durumlarda endikedir.
Kedimin FIP Kapmasını Önleyebilir miyim?
Kedilerde FIP'i kesin olarak önlemenin tek yolu, her yerde bulunma doğası nedeniyle zor olabilen FeCV enfeksiyonunu önlemektir. Bu özellikle kalabalık ortamlarda (barınaklar, üretim çitlikleri, evler) barındırılan kediler için geçerlidir ve kalabalık yaşam koşullarıyla ilişkili olabilecek stresleri en aza indirmek için odabaşına üç veya daha düşük yoğunlukta kedilerin barındırılması önerilir.
FeCV oldukça bulaşıcı olsa da (enfekte olmuş kedilerin dışkısında ve tükürüğünde geçer ve diğer kedileri öncelikle ağız yoluya enfekte eder), FIPV'in bu kadar bulaşıcı olduğuna inanılmamaktadır. Daha ziyade, FeCV ile enfekte olduktan sonra kedilerde FIP bireysel olarak gelişir ve virüs hastalığı oluşturmak için mutasyona uğrar (FIPV'nin kendisi dışkıdan geçmez). Kedi lösemi virüsü ve calisivirüs gibi diğer virüslerin neden olduğu enfeksiyonun belirtildiği durumlarda uygun aşılama ile önlenmesi dahil olmak üzere kedileri olabildiğince sağlıklı tutmak, FIP olasılığını azaltabilir. Dışkı kapları temiz tutulmalı ve yiyecek-içecek kaplarından uzak olmalıdır. Bazı kaynaklar yeni sahiplenilen ve FeCV ile enfekte olduğu belirlenen kedilerin diğer kedilerden ayrı tutulması gerektiğini söylese de bu uygulanabilir bir yöntem değildir.
Dünyada yalnızca bir lisanslı FIP aşısı mevcuttur. Ülkemizde ise aşı mevcut değildir. Bu aşının FIP'i önlemede etkinliği şüphelidir ve Amerikan Kedi Hekimleri Derneği Kedi Aşısı Danışma Kurulu tarafından rutin olarak önerilmemektedir. Aşı güvenli görünmektedir, ancak aşılamanın riskleri ve faydaları dikkatlice değerlendirilmelidir. Kedi sahipleri, kedilerinin aşılanması gerekip gerekmediğine karar vermelerine yardımcı olmak için veteriner hekimlerine danışmalıdır.
Kedilerin immunyetmezlik virüsü (FIV) ile enfekte kedilerde virüs kedinin immun sistemine saldırır ve diğer birçok etkene karşı kediyi savunmasız bırakır. FIV ile enfekte kediler yıllarca normal olarak hayatlarını devam ettirseler de eninde sonunda immun sistemlerinin baskılanması ile karşı karşıya kalırlar ve normal şartlarda hastalık yapma özelliği bulunmayan bakteri, virüs, protozoa ve mantarlar sonucunda ciddi hastalıklara maruz kalırlar. Bu bilgilere rağmen son yıllarda yapılan çalışmalarda FIV ile enfekte kediler Feline Lösemi Virüs (FeLV) ile enfekte olmadıkları sürece normal yaşam sürdüklerini göstermektedir.
FIV ile enfekte kediler her ülkede bulunmakla beraber enfeksiyonun yoğunluğu büyük ölçüde değişkenlik gösterir. ABD’de kedi popülasyonunun %1,5-3’ü FIV ile enfekte olduğu, bu oranın hasta ve yüksek risk grubundaki hayvanlarda daha fazla olduğu bildirilmektedir. Viral bulaşmanın en etkili yolu ısırık yoluyla geçiştir. Bu yüzden serbest dolaşan, saldırgan erkek kediler en çok enfekte olurlar, evde kalan ve dışarı ile teması olmayan kediler en az enfeksiyon riski grubundadır.
Başlıca bulaşma yolu ısırık yarasıdır. Sıradan, saldırganlık amaçlı olmayan temaslar virüsü saçılımında etkili bir rol oynamaz. Evde kalan kedilerde sosyal yapı belirgin, kavga şekillenen bir ortamdan uzak ise virüs saçılımı için minimum risk mevcuttur. Çok nadir olarak enfekte anneden yavrulara doğum sırasında doğum kanalından veya süt emerken FIV geçişi şekillenebilir. Çiftleşme davranışı FIV saçılımının bir yolu değildir.
Klinik Belirtiler
Enfeksiyonun erken döneminde virüs en yakın lenf yumrularına taşınır. Daha sonrasında virüs buradan diğer lenf yumrularına dağılır. Bu süreçte bütün lenf yumrularında büyüme (genellikle geçici büyüme şekillenir) ve bu duruma sıklıkla yüksek beden ısısı eşlik eder. Lenf yumrularında aşırı büyüme şekillenmez ise bu safha genellikle belirlenemeden geçer.
Enfekte kedilerin sağlığı kademeli olarak bozulabilir veya tekrarlayan şekilde hayvanın sağlığında göreceli değişiklikler şekillendiren ataklar halinde kendini gösterir. Bazen hastalık etkenine maruz kalındıktan sonra yıllarca klinik belirtiler ortaya çıkmaz, yıllar sonra ise immun yetmezlik belirtileri hayvanın vücudunda herhangi bir yerde ortaya çıkabilir.
Kötü tüy yapısı ve kalıcı ateş ile iştahta azalma şikayeti enfekte kedilerin en sık karşılaşılan klinik bulgularıdır. Diş etleri (gingivitis) ve ağzın (stomatitis) enfeksiyonu ile kronik veya tekrarlayan deri, göz, idrar kesesi ve üst solunum yolu bozuklukları sıklıkla şekillenir. Bazen ishal de şekillenebilir, göz lezyonları da ortaya çıkabilmektedir. Bazı enfekte kedilerde nöbetler ile birlikte, davranış değişiklikleri ve diğer nörolojik bozukluklar da ortaya çıkabilmektedir.
FIV enfekte kedilerde yavaş fakat devamlı bir kilo kaybı söz konusudur. Farklı kanser olguları ve kan hastalıkları da bu kedilerde yaygındır.
Teşhis
FIV teşhis edebilmek için kan örneklerinde FIV antikorların varlığının tespiti gereklidir. Bu antikorları belirlemek için birçok farklı yöntem mevcuttur. Bu yöntemlerin tamamı kedinin virüse karşı vermiş olduğu bağışıklık yanıtına bağımlıdır. Eğer kedi FIV’e maruz kaldıktan sonra yeterli immun yanıt şekillendirmek için gerekli süre geçmedi ise veya kedi immun supresif bir halde ise halihazırda FIV enfekte kediler bu testlerde negatif olarak belirlenecektir.
Pozitif Sonuçlar
Çok az kısım kedi hastalığı ekarte etse de eğer bir kedi testlerde antikor pozitif çıktı ise enfekte olarak kabul edilir. Bu testler birçok veteriner kliniğinde uygulanabilmektedir. Hatalı pozitif sonuçlar şekillenebilmektedir. Bu yüzden hekimler şüphelendikleri vakalarda pozitif sonuçları farklı bir yöntemle doğrulama gereği hissedebilirler.
FIV enfekte anneden sütle alınan antikolar yavrularda birkaç ay boyunca FIV pozitifmiş gibi sonuçlar alınabilir. Aslında bu yavrular gerçekte pozitif olabilirler veya bu süreçte hastalığa yakalanabilirler. Hastalığın varlığını açıklığa kavuşturmak için 6 aylıktan küçük yavru kediler 60 günde 1 tekrar test edilmelidirler.
FIV açıları da antikor şekillenmesine sebep olmakta bunun sonucunda hastalık kaynaklı mı yoksa aşı kaynaklı mı antikor varlığını ayırt edilememektedir. Bu yüzden FIV testlerinin doğru yorumlanabilmesi açısından aşılama geçmişinin bilinmesi önem arz etmektedir.
Negatif Sonuçlar
Negatif test sonuçları vücudun virüse karşı antikor oluşturmadığının göstergesidir. Birçok vakada kedinin enfekte olmadığını anlamına gelir. Fakat etkene maruz kalındıktan sonra en erken 8-12 hafta sonra antikorlar ortaya çıkar, bu aralıkta yapılan testler hatalı negatif olarak sonuçlanacaktır. FIV ile teması olduğu bilinen, örneğin ısırılma veya tırmalanma gibi, bu duruma maruz kalmamak için en erken 60 gün sonra tekrar test edilmelidir. Bu süre kedinin vücudunun etkene karşı antikor şekillendirmesi için gereken süredir.
Çok nadir vakalarda ise ilerlemiş FIV olgularında yapılan testler sonucunda negatif testler görülebilmektedir. Bu durum ilerlemiş olgularda immun sistemin baskılanmış olduğu ve teşhis edilebilecek miktarda antikor üretemediği durumlarda karşımıza çıkar.
Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) testleri virüsün genetik segmentinin belirlenmesi için tasarlanmışlardır. Bu testler virüse karşı şekillenen antikoru değil virüsün kendisinin belirlenebilmesini sağlar. Teorik olarak FIV’in belirlenmesinde umut vaat eden testler olarak görülse de yapılan çalışmalarda hatalı pozitif ve hatalı negatif sonuçların şekillenmesi rutinde kullanımı sınırlamıştır.
Tedavi/Yönetim/Prognoz
Maalesef FIV’in kesin bir tedavisi yoktur. Ancak şunu önemle anlamak lazımdır ki, her ne kadar FIV ile enfekte bir kedinin yaşam süresi hakkında yorum yapmak imkansız olsa da bu kediler düzenli bir şekilde yönetildiği takdirde yıllarca normal hayatlarına devam edebilmektedirler. FIV enfekte bir kedi bir veya birden fazla enfeksiyona maruz kaldıklarında, kronik zayıflama veya ateş olsa da olmasa da prognoz genellikle iyi değildir.
FIV pozitif kediler kısırlaştırılmalı/kastre edilmeli, dışarıya çıkmaları sınırlanmalı ki böylece dışarıya yayma durumunu engellemeli veya diğer hayvanlardan hastalık etkenlerine maruz kalmalarının önüne geçilmelidir. Bu hayvanlar dengeli diyetler ile beslenmeli, pastörize edilmemiş süt, çiğ gıda gibi bakteriyel veya parazitik hastalıkların kaynağı olabilecek diyetlerden uzak tutulmalıdır.
En az altı ayda bir genel sağlık kontrolleri yaptırılmalıdır. Detaylı fiziksel muayene veteriner hekiminiz tarafından dikkatli bir şekilde yapılmalı, özellikle diş etleri, gözler, deri ve lenf düğümlerine ayrıca dikkat edilmelidir. Kedinizin ağırlığı periyodik olarak tartılmalı ve bir kenara not alınmalıdır çünkü hastalığın ilk klinik semptomu kilo kaybıdır. Bu ziyaretlerde tam kan sayımı, serum biyokimyasal değerler ve idrar muayenesi yapılmalıdır.
FIV ile enfekte kedilerin sağlığının ve davranışının dikkatli ve yakından izlenmesi, enfekte olmayan kediler için olduğundan daha önemlidir. Kedinizin sağlığındaki herhangi bir değişiklik konusunda veterinerinizi mümkün olan en kısa sürede uyarın.
Bazı antiviral tedaviler nöbetlerde veya diş eti yangısının kontrolünde katkı sağladığını görülse de antiviral tedavinin kedilerin yaşam sürelerini uzattığına dair bilimsel kanıt bulunmamaktadır. FIV’e karşı spesifik tedavi uygulamaları hala araştırma konusu olarak yer almaktadır.
Koruma
Kedilerin virüsten korumanın en kesin yolu etken ile temasını engellemektir. Etkenin bulaşmasının başlıca kaynağı kedi ısırıklarıdır. Bu yüzden kedilerin dışarı ile temasını azaltıp, muhtemel FIV kaynağı olan hayvanlardan uzak tutup olası FIV enfeksiyonunun önüne geçmek gerekir. Ev kedilerinin enfekte olma olasılığını azaltmak için enfekte olmayan kedilerin bulunduğu bir eve yalnızca etkeni taşımayan kedilerin getirilmesini sağlamak idealdir.
Ne yazık ki birçok FIV ile enfekte kediye, diğer kedilerle yıllarca yaşadıktan sonra teşhis konulmaktadır. Bu gibi durumlarda evdeki diğer tüm kediler test edilmelidir. İdeal olan FIV bulaşma potansiyelini ortadan kaldırmak için tüm enfekte kediler enfekte olmayanlardan ayrılmalıdır. Bununla birlikte, FIV primer olarak ısırık yaraları ile bulaştığından, enfekte bir kediden enfekte olmamış bir kediye bulaşmanın, istikrarlı sosyal yapılara sahip evlerde (yani, kedilerin kavga etmediği evlerde) çok daha az olası olduğunu anlamak önemlidir.
FIV çoğu ortamda birkaç saatten fazla hayatta kalmayacaktır. Bununla birlikte, FIV ile enfekte kediler sıklıkla yeni gelenler için bir miktar tehdit oluşturabilecek diğer bulaşıcı ajanlarla enfekte olur. Bu nedenlerle, FIV pozitif bir kedinin yaşadığı bir ortama getirilen bir kediye FIV ve/veya diğer bulaşıcı hastalıkların bulaşmasını en aza indirmek için yiyecek ve su kaplarının, kum kaplarının ve oyuncakların kapsamlı bir şekilde temizlenmesini ve dezenfekte edilmesini veya değiştirilmesi gerekir. Seyreltilmiş çamaşır suyu çözeltisi mükemmel bir dezenfeksiyon yapar.
FIV enfeksiyonuna karşı korunmaya yardımcı olacak aşılar artık mevcuttur. Ancak bunlar kediler için temel aşılar olarak düşünülmemektedir. Aşılanmış kedilerin tümü aşı ile korunmayacaktır. Bu nedenle aşılanmış kediler için bile maruz kalmanın önlenmesi önemlidir.
Yukarıda tartışıldığı gibi, aşılama gelecekteki FIV test sonuçlarını etkileyecektir ve herhangi bir aşı, kedilerde aşı ile ilişkili sarkoma (bir tür kanser) indükleme riskini taşır, bu nedenle aşılamanın avantajlarını ve dezavantajlarını, kedinize FIV aşılarının uygulanıp uygulanmayacağına karar vermenize yardımcı olmak için veterinerinizle görüşmeniz önemlidir.
İnsan Sağlığı Endişi
FIV, HIV'e (İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü) benzer olmasına ve insanlarda AIDS'e benzer bir kedi hastalığına neden olmasına rağmen, yalnızca kedileri enfekte eden türe özgü bir virüstür. Şu anda FIV'in insanlara bulaşabileceğine veya hastalığa neden olabileceğine dair hiçbir kanıt yoktur.
Feline Lösemi Virüs (FeLV) kedilerde en sık görülen enfeksiyöz hastalıktır ve ABD’de toplam kedi popülasyonunun %2-3’ünü etkilemektedir. Hasta veya riskli kedilerde daha sık (%30’unda) karşılaşılır. Maalesef geliştirilen aşılamalar ve düzenli test yapılmasına rağmen son 25 yılda hastalığın yoğunluğunda çok ufak miktarda bir azalma meydana gelmiştir.
Persiste (kalıcı, klinik semptom göstermeden hastalığı barındıran) kediler FeLV enfeksiyonunun kaynağıdır. Virüs enfekte kedilerin salya, burun akıntısı, idrar, dışkı ve sütleri ile saçılır. Kediden kediye geçiş ısırık yaraları, temizlenme-yalanma davranışı ve daha az olarak da ortak dışkı ve/veya mama kaplarından şekillenir. Ayrıca doğum anında veya doğum sonrasında bakım sırasında enfekte anneden yavrulara geçiş şekillenebilir. FeLV oda koşullarına dirençli değildir ve 1 saatten daha az süre sonunda yıkımlanır.
FeLV enfeksiyonu açısından en büyük risk altında olan kediler, enfekte kedilere uzun süreli yakın temas veya ısırık yaraları yoluyla maruz kalabilen kedilerdir. Bu tür kediler, enfekte kedilerle veya enfeksiyon durumu bilinmeyen kedilerle yaşayan kedileri, enfekte olmuş bir kedi tarafından ısırılabilecek şekilde dışarıya çıkan kedileri ve enfekte annelerden doğan yavru kedileri içerir.
Yavru kediler, FeLV enfeksiyonuna yetişkin kedilerden çok daha duyarlıdır ve bu nedenle maruz kalmaları durumunda en büyük enfeksiyon riski altındadır. Bununla birlikte, sağlıklı yetişkin kediler bile yeterince maruz kalırsa enfekte olabilir.
Klinik Belirtiler
FeLV, bir kediyi birçok yönden olumsuz etkiler. Kedilerde kanserin başlıca nedenidir. Ayrıca çeşitli hematolojik bozukluklar ile diğer enfeksiyonlara karşı koruma sağlayan bağışıklık sisteminin baskılanmasına kadar hastalıkları şekillendirir. Bu nedenden dolayı sıradan bakteri, virüs, protozoa ve mantarlar normalde hastalık yapabilme kabiliyetinde değil iken FeLV ile enfekte kedilerde ciddi hastalıklara neden olurlar. Bu sekonder enfeksiyonlar, FeLV ile ilişkili birçok hastalıktan sorumludur.
Hastalığın erken safhalarında, kedilerin hiçbir klinik belirti göstermemeleri yaygındır. Zamanla (bazen haftalar, aylar hatta yıllar sonra) enfekte kedinin sağlığı kademeli olarak kötüleşir ve bu tablo döngüler halinde seyreder. Kedinin sağlığı göreceli olarak çok değişkendir.
• İştah kaybı
• Devamlı kilo kaybı
• Kötü tüy yapısı
• Büyümüş lenf yumruları
• Devamlı ateş
• Kızarmış diş etleri ve mukozalar
• Diş etlerinin enfeksiyonu (gingivitis) ve ağız yangısı (stomatitis)
• Deri, idrar kesesi ve üst solunum yolu enfeksiyonları
• Kronik ishal
• Nöbet, davranış değişimleri ve diğer nörolojik belirtiler
• Çeşitli göz bozuklukları
• Abort/veya üreme bozuklukları
Teşhis
FeLV P27 ismi verilen bir FeLV proteinini belirlemeye yarayan iki test teşhis için genellikle kullanılan testlerdir. Kliniklerde uygulanabilen ve ELISA yöntemine dayalı olan test, virüsün erken dönemde dolaşımdaki parçacıklarının belirlenmesinde kullanılır.
Diğer test olan IFA testi ise ELISA ile pozitif olan vakaların teyidi ve hastalığın ilerleyen safhalarda olup olmadığının belirlenmesinde kullanılır. IFA testi enfeksiyonun daha ileri safhasında ortaya çıkan partiküllerin varlığını belirlemede kullanılır. IFA testi ile pozitif bulunmuş hayvanlar ömür boyu etkeni taşırlar. PCR testi ise virüsün DNA’sının tespitine dayanır ve kemik iliğinin enfeksionunun olup olmadığının belirlenmesinde kullanılır. Hangi testin kullanılacağı konusunda veteriner hekiminize başvurunuz.
Tedavi ve Koruma
Tedavide virüs yükünü azaltan birkaç seçenek bulunmakla birlikte bu tedavilerin belirgin yan etkileri mevcuttur ve her vakada başarılı sonuç alınamayabilir. Maalesef FeLV için kesin bir tedavi yöntemi yoktur. Veteriner hekimlerin öncelikli hedefi ortaya çıkan hastalık semptomlarını düzelmektir (ör. antibiyotik kullanımı, kan nakli gibi).
FeLV’den korunmanın tek kesin yolu pozitif kedilerden uzak durulmasıdır. Kedilerin dışarı ile temaslarının kesilmesi, enfekte kedilerden uzak tutulması önerilmektedir. Eğer dışarıya çıkış serbest bırakılıyor ise kedilerin gözetim altında gezinebileceği ve kavga etmelerinin engelleneceği bir ortam sağlanmalıdır. Evdeki bütün kediler FeLV testine tabi tutulmalı, pozitif ve negatif kediler birbirinden ayrılmalıdır. Yemek ve su kapları ile dışkı kapları ayrılmalıdır. Maalesef virüs pozitif kedilerin birçoğu diğer kediler ile beraber iken pozitif olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarz durumlarda bütün kediler teste tabi tutulmalı ve negatif kediler ile pozitifler ayrılmalıdır.
FeLV’ye karşı göreceli olarak başarılı olan bir aşı bulunmakta fakat %100 bir koruma sağlamamaktadır. Ayrıca rutin yapılması gereken aşı olarak değerlendirilmemektedir. Enfektif olmayan bir kediye aşı yapılması konusunda hasta sahipleri veterinerleri ile konuşarak risk unsurları değerlendirilmeli ve ona göre protokol oluşturulmalıdır. Aşılanmış kedilerin tümü aşı ile korunmayacağından, aşılanmış evcil hayvanlar için bile maruz kalmanın önlenmesi önemlidir. FeLV aşıları ELISA, IFA veya diğer mevcut FeLV testlerinde hatalı pozitif FeLV sonuçlarına neden olmaz.
Prognoz
FeLV teşhisi duygusal olarak yıkıcı olsa da FeLV'li kedilerin uzun süreler boyunca normal hayatlar yaşayabileceğini anlamak önemlidir. FeLV teşhisi konduktan sonra kediler için ortalama hayatta kalma süresi 2,5 yıldır. Bir kediye FeLV teşhisi konulduktan sonra, kilo, iştah, aktivite seviyesi, ağız ve gözlerin görünümü ve davranışlarının dikkatli bir şekilde izlenmesi, bu hastalığı yönetmenin önemli bir parçasıdır. Bu alanların herhangi birinde herhangi bir anormallik belirtisi, bir veteriner hekime hemen danışmayı gerektirmelidir.