Kedilerde Kalp Hastalıkları

Kedilerde kalp hastalıkları çoğunlukla orta yaşlı ve yaşlı kedilerde görülse de bazı yavru kedilerde doğmasal kalp hastalıklarına rastlanmaktadır. Bu doğumsal kalp hastalıkları nadirdir ve yavru kedilerin yalnızca %1-2’sinde görülür. Bu hastalıklar arasında en sık teşhis edilenler ventriküler septal defekt, patent duktus arteriozus ve mitral kapak displazisidir.
Kedilerde kalp, yaklaşık bir kayısı büyüklüğünde, göğüs kafesinde yer alan içi boş, kaslı bir organdır. Başlıca işlevleri (1) kanın artık ürünlerden (esas olarak karbondioksit) uzaklaştırılması ve (2) vücuda sürekli olarak tazelenmiş oksijenden zengin kan tedarikidir. Hem sol hem de sağ tarafta kanı toplayan birer kulakçık (atriyum) ve kanı pompalayan birer karıncık (ventrikül) vardır. İlk olarak, sağ atriyum vücuttan oksijeni tükenmiş kanı toplar ve dolduğunda onu sağ ventriküle iter. Oradan, pulmoner arter yoluyla akciğerlere pompalar, burada karbondioksit oksijen ile yenilenir. Kan daha sonra akciğerlerden sol atriyuma ve ardından sol ventriküle, oradan da aort yoluyla tüm vücuda pompalanır. Sağlıklı bir kedide dört kalp odası içten septum ile ayrılır ve kanın doğru yönde hareket etmesini sağlayan tek yönlü kapaklar vardır. En sık teşhis edilen doğmasal bozuklukların kalbin kapak yapısı ile veya septumdaki deliklerle ilgili sorunları içerdiği belirtilmektedir.
En yaygın olanı ventriküler septumdaki bir delik olan ventriküler septal defekttir. Ventriküler septum ventrikülleri ayıran ve kanın bu alt odalarda birinden diğerine geçişini (şant) engelleyen normalde sağlam bir doku bariyerdir. Bu durumun sonucunu iki ana faktör belirlemektedir. Biri deliğin boyutu, diğeri de iki ventrikül içindeki kan basıncındaki fark. Küçük bir ventriküler septal defektin önemli olmayacağını ve etkilenen yavru kedinin normal bir yaşam sürmesi ve gelişmesi beklenebilir. Ancak orta büyüklükte bir delik, ağız açık solunum ve egzersiz intolerans gibi klinik belirtiler oluşturmaya yetecek kadar kan dolaşımına neden olabilir. Delik yeterince büyükse kedi konjestif kalp yetmezliğine girebilir.
En sık görülen ikinci doğumsal kardiyak hastalık patent duktus arteriozustur. Doğumdan önce duktus adı verilen bir damar, fetüsün aortunu pulmoner arterine bağlayarak akciğerlere ulaşır. Normal bir yavru kedide bu arter, doğumdan sonraki 1-2 gün içinde kapanır. Ancak patent duktus arteriozusta arter açık kalır, bu da kalpten akciğerlerine aşırı kan geçişine neden olur. Bu durum potansiyel olarak kalp yetmezliğine yol açabilse de yavru kedi doğduktan sonraki birkaç ay içinde, hatta yavru kedi yeterince büyük ve sağlıklı olduğunu düşünürse daha erken ameliyatla düzeltilebilir.
Kedilerde sıklıkla teşhis edilen bir başka doğmasal kalp hastalığı mitral kapak displazisidir. Çoğunlukla genetik bir miras olan bu durumda mitral kapak işlevselliği azalmıştır ve sol atriyumdan sol ventriküle kan akışını düzenlemek olan önemli işlevini verimli bir şekilde yerine getiremez. Sonuçta kan sol atriyumda birikir. Egzersiz intolerans, kilo kaybı, kusma ve kan pıhtısı gelişme potansiyeli bu durumun sonuçları arasındadır.
Bu üç bozukluğun yanı sıra pulmoner stenoz, aortik stenoz ve diğer doğmasal kardiyak hastalıklar, belirgin bir klinik belirti göstermektedir. Bu hastalıklarda rutin bir muayene sırasında kalpte üfürüm sesinin varlığı fark edilir. Etkilenen bazı yavru kediler medikal tedaviye, bazı durumlarda cerrahi tedaviye olumlu yanıt vermesine rağmen, ciddi bir konjenital anomalinin prognozu genellikle zayıftır. Bununla birlikte, küçük kusurlar iyi tolere edilebilir, hatta normal bir yaşam süresine izin verebilir.
Hipertrofik kardiyomiyopati, kedilerde kalp duvarlarının kalınlaşması, kalbin etkinliğinin azalması ve diğer organlarda semptomlara neden olan bir durumdur. Hipertrofik kardiyomiyopatinin nedeni net bir şekilde tanımlanmamış olsa da hastalığın belirli ırklarda (Maine Coon, Ragdoll, British Shorthair, Sphynx, Chartreux ve İran kedileri) daha yaygın olduğu ve birkaç kardiyak gende mutasyon olduğu bilinmekte ve bu hastalığa sahip bazı ırklarda tespit edilmesi, genetiğin rol oynadığını düşündürmektedir.
Hastalığın etkileri ve prognozu önemli ölçüde farklılık gösterebilirken doğru teşhis ve tedavi, hipertrofik kardiyomiyopatili kedinin semptomlarını azaltma ve yaşam kalitesini iyileştirme olasılığını artırır.
Hipertrofik kardiyomiyopatili kedilerde sol ventrikül kalınlaşır, bu da kalp odacığının hacminde bir azalmaya ve kalp kasının anormal derecede az gevşemesine yol açar. Bu değişiklikler kalbin hızla atmasına neden olarak oksijen kullanımının artmasına ve kalp kasının oksijen açlığına neden olur. Bu oksijen açlığı, kalp hücrelerinin ölmesine, kalp fonksiyonunun kötüleşmesine ve aritmilerin gelişmesine (kalbin çok hızlı, çok yavaş veya düzensiz bir ritimle atması) neden olabilir.
Bu problemlere ek olarak, daha az verimli kan pompalaması, kalbin diğer odalarına ve akciğerlere kanın anormal bir miktarda ulaşmasına yol açabilir. Bu da kalp yetmezliğinin gelişmesine veya kalpte kan pıhtılarının oluşumuna neden olabilir.
Klinik Belirtiler
Hasta kedilerde hızlı nefes alma, ağız açık solunum ve halsizlik gibi kalp yetmezliği belirtileri görülür. Bu semptomlar, akciğerlerde veya göğüs boşluğunda sıvı biriktiğinde ortaya çıkar.
Hipertrofik kardiyomiyopatinin ciddi ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir sonucu, kalpte pıhtı oluşmasıdır. Bu pıhtılar, kan dolaşımına geçerek vücudun diğer bölgelerinde kan akışını engelleyebilir. Pıhtının etkisi bulunduğu yere bağlıdır, ancak pıhtılar en yaygın olarak arka bacaklara kan akışının engellenmesine neden olarak akut arka bacak ağrısı veya ileri durumlarda arka bacaklarda felce neden olur. Hipertrofik kardiyomiyopatiyi teşhis etmek ve durumu uygun şekilde tedavi etmek, klinik belirtilerin şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir ve tromboembolizm olasılığını azaltabilir. Nadir de olsa, hipertrofik kardiyomiyopatili kediler ani ölüm riski altındadır.
Teşhis
Hipertrofik kardiyomiyopati, ekokardiyografik (EKO) muayene ile teşhis edilmektedir. Ekokardiyografide sol ventrikülünün duvarında kalınlaşma ve daralmış ventrikül hacmi belirlenir. Ayrıca, kalp kası kalınlaşmasına yüksek tansiyon ve hipertiroidizm gibi diğer yaygın durumlar da neden olur. Hipertrofik kardiyomiyopati teşhisi konulmadan önce bu hastalıklar ayırt edilmelidir.
Tedavi
Hipertrofik kardiyomiyopatinin bilinen bir tedavisi olmamasına rağmen, özel bir bakım planı klinik belirtilerini yönetmeye yardımcı olabilir. Tedavi hedefleri arasında kalp atış hızının kontrol edilmesi, akciğer ödeminin hafifletilmesi ve tromboembolizme yol açabilecek kan pıhtılarının oluşumunun önlenmesi yer alır. Ne yazık ki klinik belirtiler gözlenmeden önce başladığında Hipertrofik kardiyomiyopatinin ilerlemesini engelleyen hiçbir tedavi bildirilmemiştir.
Hipertrofik kardiyomiyopatili kediler için prognoz değişkendir. Herhangi bir klinik belirti göstermeyen kediler, genellikle sadece hafif derecede bozulmuş kalp fonksiyonları ile yıllarca hayatta kalabilirler. Hipertrofik kardiyomiyopati genellikle ilerleyici bir hastalıktır ve daha kötü bir prognozu düşündüren bulgular arasında konjestif kalp yetmezliği, tromboembolizm ve hipotermi bulunur. Bununla birlikte, çoğu durumda, medikal tedavi kedinizin yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir.
Ekokardiyografi, kedilerde hipertrofik kardiyomiyopati tanısı için altın standarttır. Genellikle kediler tarafından çok iyi tolere edilir. Erken teşhis ve uygun tedavi ve izleme, kedinizin yaşam kalitesini artırabilir.
Hipertansiyon kedilerde nispeten yaygın ve sağlık için potansiyel ciddi bir tehdittir. Hipertansiyon, kedilerde görme yeteneği, böbrek aktivitesi veya kalp fonksiyonunu olumsuz yönde etkileyen çeşitli bozukluklardan sorumlu olarak tehlikeli olabilir. Ayrıca, potansiyel olarak ölümcül altta yatan sistemik bir hastalığın varlığını da gösterebilir. Zamanında ve uygun takip ve tedavisiyle hipertansiyon, nedeni ne olursa olsun neredeyse her zaman yönetilebilir bir bozukluktur.
Kedilerde kan basıncı, insanlar için kullanılan yöntemlerle ölçülür. Yani, iki değer hesaba katılır; büyük olan kalp kasıldığında (sistolik basınç) kaydedilen arterlerdeki kan basıncı, ikincisi ise kalp kasılmaları arasında (dinlenme) daha düşük olan değerdir (diyastolik basınç). Normal insan kan basıncı 120/80 mmHg'dir. Kedilerde ise normal kan basıncı tipik olarak bundan daha yüksektir. Genel olarak, bir kedinin sistolik basıncının 160'ın altında olması istenir.
Bazen hipertansiyonun herhangi bir nedeni yoktur. Bu, primer hipertansiyon olarak adlandırılır. Primer hipertansiyon genellikle insanlarda teşhis edilir. Kedilerde nadirdir. Öte yandan, veteriner hekimlikte çoğunlukla altta yatan primer bir hastalığın sonucu oluşan sekonder hipertansiyon teşhis edilir. Bazen durum, bir kalp rahatsızlığı veya aşırı miktarda kortikosteroid üreten bir tümör veya epinefrin gibi belirli bir hormonlardan kaynaklanır. Bazı ilaçların kedilerde kan basıncında geçici bir artışa neden olması da mümkündür. Ancak vakaların büyük çoğunluğunda neden böbrek hastalığı veya daha az olarak da hipertiroidizmin ve diyabetin bir sonucudur. Cinsiyet veya ırk açısından kedi hipertansiyonu için bilinen bir yatkınlık yoktur, ancak yaş ile alakalıdır. Kediler yaşlandıkça hipertansiyon riski artar.
İlerlemiş sekonder hipertansiyonu olan kedilerde tipik olarak gözler (ani körlük veya retina kanaması), böbrekler (iştahsızlık, kilo kaybı, artan su tüketimi ve idrar yapma), nörolojik belirtiler (nöbetler, yönelim bozukluğu) ve kardiyovasküler sistem (nefes almada zorluk) gelişir.
Bir kediye hipertansiyon teşhisi konduğunda, nedenini belirlemek için kapsamlı bir muayene yapılmalıdır. Tedavide vazodilatatör ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlarla hipertansiyon çoğunlukla kontrol edilebilir, hatta altta yatan hastalık başarılı bir şekilde tedavi edildiğinde geri döndürülebilir.