Kedilerde Sindirim Sistemi Hastalıkları

Kedilerde uzun süren iştahsızlık, diyabet, böbrek yetmezliği, hepatik lipidoz, hipertiroidizm ve pankreatitisten konjunktivitis, astım ve ateşe kadar pek çok farklı hastalığın klinik belirtisidir. İştahsızlık aynı zamanda kedinin psikolojisiyle de ilişkili olabilir. Örneğin bir kedi önüne konan yiyeceği sevmeyebilir veya başka bir hayvan evine girerse stres nedeniyle iştahsızlık olabilir. Nedeni ne olursa olsun iştahsızlık 24 saat kadar kısa bir süre bile devam etse yetişkin bir kedinin sağlığı üzerinde ciddi etkisi olabilir. 6 haftadan küçük bir kedi yavrusu için ise sadece 12 saatlik açlık bile ölümcül bir tehdit oluşturabilir.
Kendi başına bir hastalık varlığı olmaktan ziyade, iştahsızlık birçok hastalığı ilgilendiren bir klinik belirtidir. Bu nedenle, veteriner hekimin amacı sadece iştahsızlığı doğrudan tedavi etmek değil, aynı zamanda altta yatan nedeni araştırmak ve kedinin tekrar yemesini sağlamaktır. Yemeyi reddetmek, barınaklara yerleştirilen kediler arasında da sıklıkta görülür.
Yemeyen bir kedi bir veteriner muayenesini hak ediyordur. Bazen iştahsızlığın temel nedeni tam olarak belirleyebilir. Bazen psikolojik olma olasılığını düşünülebilir. Ancak iştahsızlığı tetikleyen koşul ne olursa olsun, ilk yapılması gereken, iştahsızlığı derhal tedavi etmeye başlamak, altta yatan nedeni aramaya devam ederken kedinin beslenmesini sağlamaktır. Bunu sağlamanın birkaç yolu vardır, bunlardan bazıları kedi sahibi (tabii ki bir veterinerin rehberliği ve danışmanı ile) ve diğerleri de veteriner hekimlerin teknik uzmanlığını gerektirir. Bu prosedürlerin bazıları zorla besleme, şırınga ile beslemesi, tüp ile besleme ve iştah açıcı ilaçların verilmesidir.
İştahsızlık bir kediye besin desteği sağlamak için en iyi seçenek, kedinin yumuşatılmış veya sıvılaştırılmış mamayı doğrudan midesine veren sonda kullanılması olduğunu ileri sürüyor.
İştahsız kedilerde kullanıma uygun ilaçlar da vardır. Bu ilaçlar arasında, kedinin iştahını artıran ve aynı zamanda mide bulantısını hafifleten ilaçlardır.
Kedi sahipleri, kedide iştahsızlık belirtisi fark ettikten hemen sonra veteriner hekime danışılmalı ve durumun nedenini araştırırken hayvanlarına besin sağlama konusundaki tüm tavsiyelere uyulmalıdır.
Gingivostomatitis, kedilerde diş etinin ve ağız mukozanın şiddetli ve kronik yangısı ile kendini gösteren bir diş eti hastalığıdır. Neyse ki, hastalık nispeten nadirdir.
Bu durum en çok belirli viral (özellikle FIV)), bakteriyel enfeksiyonlar ve çeşitli beslenme ve hormonal hastalıkları olan kedilerde teşhis edilmesine rağmen bu hastalıklarla gingivostomatitis arasında doğrudan nedensel bir ilişki henüz kurulamamıştır. Bununla birlikte, bu koşullardan herhangi biri veya tümü, normalde diş yüzeyinde biriken bakteri tabakasına anormal bir bağışıklık tepkisine neden olabilir.
Bağışıklık sistemi plağa aşırı tepki verir ve başlangıçta etkilenen bir diş çevresinde diş etinde şiddetli yangıya neden olur ve ardından hızla çevredeki dokulara ilerler. Kedi sahibi yangıyı fark ettiğinde etkilenen dişin etrafındaki dokunun çok ötesine yayılmış olması muhtemeldir. Bu da muhtemelen ağzın arkasındaki (glossopalatin kemeri) ve dilin altındaki dokuları içerir.
FIV ve gingivostomatit arasındaki bağlantıya gelince, FIV pozitif kedilerde bağışıklık sisteminin yangısal tepkisi o kadar anormal ki, rutin oral enfeksiyonlarla başa çıkmak için yeterli değildir. Sonuçta küçük enfeksiyonlar büyür ve sonra tüm süreç kendi kendine beslenir.
Gingivostomatitisin göze çarpan klinik belirtileri arasında, görünüşte aşırı ağız ağrısı; şişmiş, ülseratif ve kanayan diş etleri, iştahsızlık veya kedi yemek yemeye istekli görünüyorsa da bunu yapamama, sonuçta kilo kaybı, aşırı salya; salyada kan, ağız kokusu, ağızda yaralar görülebilir.
Veteriner muayenesinde dilin altında ve dudaklarda, ağzın içinde ve damakta özellikle premolar ve molar diş ve diş etinde lezyonları görülebilir. Ortalama olarak kedilerin %3-5’i bu hastalığın belirtilerini göstermektedir. Yavru kedilerde olduğu gibi yaşlı hayvanlarda da görülebilir. Yaş aralığı 3-10 yıl arasında görünür, ancak hastalığı daha genç ve daha yaşlı kedilerde de görebilirsiniz.
Eğer durum tedavi edilmezse o kadar acı verici hale gelebilir ki, etkilenen kedi herhangi bir yiyecek alamaz ve muhtemelen açlıktan ölmektedir. Kesin teşhis için lezyonlu bölgelerden biyopsi alınması gerekse de vakaların yaklaşık %85'inde sadece kedinin ağzına bakarak bunun gingivostomatit olduğunu tespit edebilir.
Bu hastalığın tedavisi, hastalığın şiddeine bağlı olarak tipik olarak iki seçenekten birini veya her ikisini içerir. Bağışıklık sistemini baskılamak ve etkilenen hayvanın ağzındaki bakterilerin çoğalmasını kontrol etmek için ilaçların kullanıldığı tıbbi tedavi veya kedinin tüm dişlerinin çekilmesini gerektirecek cerrahi tedavidir.
Dişeti iltihabı için koruyucu bir önlem yoktur. Diş fırçalamak, onlar için çok acı verici olacağından, bu hastalıktan muzdarip hayvanlarda kesinlikle tavsiye edilmez. Bununla birlikte, sağlıklı kedilerde ağız sağlığı için diş fırçalamak kesinlikle faydalı olacaktır.
Kedilerde Kusma
En sağlıklı kedi bile ara sıra kusmaya meyillidir. Çoğu durumda, yeni bir halı üzerinde oluşan lekeyi temizlemek için gereken çaba dışında endişelenecek hiçbir şey yoktur. Ancak kediniz yakın zamanda yediği her şeyi sık sık öğürüp kusarsa, endişelenmek için bir neden vardır ve veteriner hekimi ziyaret etmek kesinlikle doğrudur.
Bir kedinin herhangi bir kalıcı sorun olmaksızın haftada bir veya iki kez tüy kusması alışılmadık bir durum değildir. Kedinin midesinden bağırsaklara geçen bir madde, yaşamı tehdit eden bir tıkanmaya neden olabileceğinden, kedi ara sıra tüy yumağı çıkarmazsa ciddi bir komplikasyon meydana gelebilir.
Sıklıkla teşhis edilen diğer kusma nedenleri arasında zehirli bitkilerin yaprakları, bozulmuş kedi maması, insan ilaçları, iplik parçaları, insan gıdaları (ör. çikolata veya soğan) gibi maddelerin yutulması yer alır. Bir kedinin evde karşılaşabileceği birçok yabancı madde vardır.
Kedi kusmasının diğer nedenleri arasında şunlar bulunur: İç parazitler; kabızlık, yangısal bağırsak hastalığı veya yutulan bir yabancı cisme bağlı tıkanma gibi çok çeşitli mide bağırsak rahatsızlıkları, sindirim sisteminde iyi huylu veya kanserli büyümelerin varlığı ve diyabet, böbrek hastalığı ve hipertiroidizm gibi çok çeşitli metabolik hastalıklardır.
Nedeni ne olursa olsun kedilerde uzun süreli kusma vakaları, genellikle damar içi veya deri altı sıvı tedavisini içeren destekleyici sağaltıma ihtiyaç duyar ve kusma durduktan sonra kedi hafif, kolay sindirilen bir diyetle beslenir. Bazı metabolik hastalıklarda kusmayı durdurmak için kusma önleyici bir ilaç verilebilir. Elbette spesifik tedavi tanıya bağlı olacaktır. Parazitler, antiparaziter ilaçlar tarafından kontrol altına alınır. Toksisiteler uygun panzehirler veya destekleyici terapi ile tedavi edilecektir.
Şüpheli enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilir ve metabolik hastalıklar, hastalığa yönelik tedavi edilir. Yabancı cisimlerin cerrahi olarak çıkarılması gerekebilir ve eğer tümöral bir durum ise kemoterapi ve operasyon denenebilir. Kedilerde yaygın bir hastalık olan yangısal bağırsak hastalığı diyet tedavisi, antibiyotikler ve/veya steroidlerle tedavi edilir. Bazı kedi sahipleri kusmanın kedi davranışının normal bir parçası olduğunu düşünse de durum aslında öyle değildir. Haftada birden fazla kez kusan kediler mutlaka veteriner hekime götürülmelidir. Eğer rutin bir şekilde kusma meydana geliyorsa (haftada birden daha az sıklıkta bile olsa) araştırılmalıdır.
Kedilerde İshal
Kedilerde, anormal derecede sık, sulu, bazen garip renkli (gri veya sarı) ve alışılmadık şekilde kötü kokulu ishal görülebilir. Çoğu durum diyetle düzeltilebilir. Bununla birlikte, bazı durumlarda ishal, muhtemelen yaşamı tehdit eden bir durumun göstergesi olabilir.
Çok çeşitli rahatsızlıklar, dışkının sindirim sisteminde çok hızlı hareket etmesine neden olabilir. Bu, besinlerin, suyun ve elektrolit adı verilen kimyasalların yetersiz emilmesine neden olur. Bu meydana geldiğinde, hayvanın bağırsak hareketleri sık ve belki de kontrol edilemez olabilir ve dışkı yumuşak, sulu ve muhtemelen mukus veya kanla kaplıdır.
Durum kısa süreli, kolaylıkla tedavi edilebilir ve nihayetinde zararsız olabilir. Ani diyet değişiklikleri sonucunda ortaya çıkabilir. Benzer şekilde, stresli bir durum (uzun bir otomobil yolculuğu veya hafta sonu bir veteriner kliniğinde kalma) kısa süreli ishale neden olabilir. Sindirim sistemleri katı yiyeceklerin verilmesine uyum sağladığından yavru kediler yüksek risk altında olabilir.
Uzun süreli veya tekrarlayan ishal nöbetleri, hiperaktif tiroid bezi, böbrek veya karaciğer hastalığı, nörolojik anormallik, viral enfeksiyon, bağışıklık sistemi anormalliği gibi kaynakları bağırsak yolunun dışında olan ciddi bir altta yatan durumu da (panlökopeni veya lenfoma) gösterebilir.
Eğer bir kedinin davranışları, iştahı normalse bir veya iki günlük ishalin önemi yoktur fakat davranış değişikliği, halsizlik iştahsızlık olan ishallerde bir veya iki gün sürse bile veteriner hekime başvurulmalıdır. Hasta sahipleri ishal durumlarında kendileri tedavi denememelidir.
Kabızlık, yani bağırsakları rutin olarak ve kolayca boşaltamama hali yaygın bir kedi hastalığıdır. Olası nedenler veya katkıda bulunan faktörler şunları içerir: uygun olmayan beslenme , travmatik yaralanma, enfeksiyon, suya erişim eksikliği, bağırsak tümörleri, nörolojik hastalık ve altta yatan metabolik anormallikler.
Kedilerin bağırsakları tipik olarak günde 1-3 kez hareket eder. Kediniz 1 veya 2 günden fazla dışkılama yapmazsa veteriner hekime danışmalısınız. Eğer halsizlik durumu varsa dışkılarken acı içinde ağlıyor ya da dışkı parçalarının içinde kan görülüyorsa mutlaka acil olarak veteriner hekime başvurulmalıdır. Bu tarz durumlar idrar yolu enfeksiyonlarıyla da karıştırılabilir. Özellikle kuma giden kedi acı içinde bağırarak kambur bir duruş alıyorsa bu önemli bir göstergedir.
Kabız bir kedide, sindirilmemiş yiyecekler, mukus, bakteriler ve ölü hücreler bağırsağın alt kısımlarında birikebilir. Kolon tıkanıklığı değişen derecelerde şiddete sahip olabilir. En yaygın durum, genellikle lavman, ilaç tedavisi ve diyet ayarlaması ile tedavi edilebilen ara sıra oluşan kabızlıktır. Bununla birlikte, eğer tedavi gerçekleşmezse anestezi altında lavman ve hastanede yatışı gerektiren bir durum oluşabilir. Kediler megakolon olarak bilinen kolonun aşırı derecede genişlediği ve düzgün çalışamadığı bir durumdan muzdarip olabilir. Bu durum şiddetli kabızlığa yol açar ve sonunda tedavi olmazsa ölümcül olabilir, bu da tipik olarak kolonun bir kısmının cerrahi olarak çıkarılmasını gerektirir.
Kedi bağırsaklarını tamamen boşaltamaz. Bağırsaklar, bakterilerin vücutta sepsis (vücuda mikroorganizmaların yayılması) yaratabilecek duruma gelecek kadar gerilebilir. Yani normalde bakterilerin hayvanın dışkısından kan dolaşımına geçmesini engelleyen bariyer artık çalışmamaktadır. Kedi sistematik olarak hastalanır ve tedavi edilmezse ölür.
Kabızlığın teşhisi nispeten kolaydır. Veteriner hekimin muayene sırasında bu durumun farkına varacaktır. Şüpheli kabızlığı doğrulamak ve kolonun ne kadar genişlediğini ve bir darlığın mevcut olup olmadığını göstermek için röntgen alınacaktır. Bazı durumlarda, obstrüktif (tıkayıcı) bir tümörün varlığını ayırmak için ultrason görüntüleme de kullanılabilir.
Kolonik tıkanıklığı olan bir kedi susuz kalırsa tedavi damar içi sıvı tedavisi ile başlayabilir. Hafif tıkanma için ilk bakım düzeyi genellikle diyet değişikliğini, yani lif ve kolon hareketliliğini destekleyen diğer yiyeceklerin eklenmesini içerecektir. Bu tedavi, dışkı maddesini daha sıvı hale getirecek ilaçların verilmesi ile birlikte evde yapılabilir.
Bu önlemler kabızlığı gideremezse, veteriner hekimin sonuçları elde etmek için işlemi gerektiği kadar sık tekrarlayarak ılık su lavmanı denemesi muhtemeldir. Hasta sahipleri bunu asla kendileri denememelidir. Aşırı durumlarda, kabızlık çeken bir kedi diyet değişikliğine veya lavmanlara yanıt vermeyebilir. Bu durumda hayvanın anestezi alması gerekebilir. Anestezi altında veteriner hekimin el ile müdahalesi sonuca ulaşılmasını hızlandıracaktır.
Kabızlık (kolon ve/veya rektumda dışkının tutulmasıyla seyrek veya zor dışkılama) kedilerde oldukça yaygındır. Ara sıra meydana gelirse genellikle endişelenecek çok şey yoktur. Bununla birlikte, bazı kedilerde kabızlık gittikçe daha sık görülmeye başlar ve sonuçta kabızlığa, yani tıbbi yollarla kontrol edilemeyen kabızlığa yol açar. Doğuştan megakolon (bağırsak sinir sisteminin gelişimsel anormalliklerine bağlı olduğu varsayılır) ve pelviste kemiklerin doğuştan, travmatik veya edinsel hastalıkları dahil olmak üzere birçok potansiyel kabızlık nedeni vardır.
-Obstipasyonlu megakolon en çok orta yaşlı, erkek evcil kısa tüylü, evcil uzun tüylü ve Siyam kedilerinde teşhis edilir. Hafif veya orta formlu kediler (veya belki de hastalığın erken evrelerinde olanlar) genellikle artan diyet lifi, çeşitli laksatifler veya dışkı yumuşatıcıları ve kolon kaslarını uyaran prokinetik ilaçlardan yararlanır. İleri seviyede lavman gerekli olabilir. Ne yazık ki, lavmanlara veya dışkıyı kolondan uzaklaştırmanın diğer yöntemlerine duyulan ihtiyaç genellikle gittikçe daha sık hale gelir ve sonuçta, hastalığın ileri aşamalarına sahip kediler tıbbi tedaviye yanıt vermeyi bırakır ve kolon aşırı derecede genişler (Megakolon).
-Tıbbi tedavi başarısız olursa megakolonun cerrahi tedavisi sıklıkla önerilir. Kolonun çoğunun çıkarılmasının büyük olasılıkla olumlu bir sonuç verir. Bunun nedeni, ameliyat sırasında görsel muayene ile kedi kolonunun sağlığını yargılamanın çok zor olmasıdır. Kolonun çoğunun çıkarılması diyet ve tıbbi tedaviye yanıt vermeyen megakolonun cerrahi tedavisi için tercih edilen tedavi olarak kabul edilir. Bu büyük bir ameliyattır, ancak kedilerin büyük çoğunluğu oldukça olumlu yanıt verir. En yaygın cerrahi sonrası sorun ishaldir ancak çoğu kedi, bu prosedürü uyguladıktan birkaç hafta sonra kabul edilebilir nitelikte dışkı oluşturmaya başlar. Durum genellikle birkaç hafta içinde normale döner veya normale yakın olur. Subtotal kolektomi mutlaka mükemmel bir çözüm olmasa da kedileri olan kişilerin çoğu sonuçlardan oldukça memnundur.
Büyük miktarda yutulmuş tüy, kedinin sindirim sistemini tıkayabilir ve ölümcül bir tehdit oluşturabilir. Kediniz endişe verici bir davranış sergileyebilir. Huzurlu bir uykudan uyanacak, pençeleri üzerinde kalkacak, bir veya iki dakika sarsılarak bir yığın gibi görünebilecek tüyü tükürecektir.
Deforme olmuş tüy yumakları genellikle yuvarlak değildir. Genellikle ince ve silindiriktirler, bir toptan ziyade sosis şeklindedirler. Kıl yumağının uzatılmış şekli, içinde geliştiği veya içinden geçtiği dar yemek borusu tarafından verilir. Ancak mide de kalan bir tüy kitlesi yuvarlak olabilir.
Kusulan kıl yumaklarının boyutları değişkendir. Genellikle 2,5 cm uzunluğunda olmasına rağmen, 12,5 cm uzunluğunda ve 2,5 cm kalınlığında olabilirler. Renk, esas olarak, hayvanın yemeğinin rengi ve safra gibi çeşitli salgıları ile koyulaşan kedi tüyü rengidir. Kusulan madde hoş olmayan ama tolere edilebilir bir kokuya sahiptir.
Tehlikeli Potansiyel
Tüy yumağı, normal bir alışkanlığın tatsız yan ürünüdür. Kediniz temizlenirken bol miktarda tüy yutar. Bunun nedeni, dilinin yüzeyini pürüzlendiren küçük geriye eğimli çıkıntıların (papilla) tüyü boğazından aşağı ve midesine doğru itmesidir. Ne yazık ki tüyün ana yapısal bileşeni (keratin adı verilen sert, çözünmeyen bir protein maddesi) sindirilemez. Yutulan kılların çoğu sonunda hayvanın sindirim sisteminden geçip dışkı ile bozulmadan atılırken, bir kısmı midede kalır ve bir yığın olan kıl yumağı şeklinde birikir.
Kedilerin bir veya iki haftada bir tüy yumağı kusması alışılmadık bir durum değildir. Sahibine verilen rahatsızlıktan başka, endişelenecek bir şey yoktur.
Bununla birlikte, keçeleşmiş tüyler, yemek borusundan mideye veya mideden bağırsak sistemine giden dar sfinkterlerden geçemeyecek kadar büyürse ciddi bir sağlık tehdidi oluşturabilir. Ayrıca bir şekilde ince bağırsağa geçip orada ölümcül bir sorun oluşturabilir.
Tıkanıklığın giderilmesi, bir veya iki günden fazla yemek yemeyi reddeden veya tekrar eden verimsiz öğürme veya gerçek kusma atakları geçiren bir kedinin, bir veteriner tarafından gecikmeden muayene edilmesi gereklidir. Sık sık yapılan öğürmenin, tüy yumaklarıyla hiçbir ilgisi olmayabilir. Bu, başka bir sindirim sistemi problemin veya astım gibi bir solunum rahatsızlığının belirtisi olabilir ve bu durumda acil tedavi gerekli olabilir.
Bağırsak tıkanıklığının teşhisi fiziksel muayene, kan sayımı, röntgen ve ultrasonla yapılabilir. Tıkanıklık tespit edilirse tüy yumağını çıkarmak için ameliyat gerekebilir. Bununla birlikte, daha sık olarak, tedavi, tüy yumağını sindirim kanalından geçirmek için bir ishal yapıcı ilaçların kullanımını içeren birkaç günlük klinik bakım yoluyla bağırsakları korumaya odaklanacaktır.
Laksatifler inatçı bir tüy yumağının geçişini sağlamada etkili olabilse de sahiplerine bir veterinerin onayı ve gözetimi olmadan kedilerine asla laksatif vermemelerini şiddetle tavsiye edilir. Aynı tavsiye, bu tür bir tıkanıklığı önlemede veya hafifletmede etkili olduğu düşünülen ticari diyetlerin kullanımı için de geçerlidir.
Yavru ve genç kediler, yaşlı kedilerden daha az tüy yumağı geliştirmeye meyillidirler. Bu, uyanık oldukları saatlerin büyük bir kısmını, tüylerini yalamakla geçirirler. Bazı kediler, doğaları gereği, bakım alışkanlıklarında diğerlerinden daha titizdir. Uzun tüylü ırklar, kısa tüylü ırklardan önemli ölçüde daha büyük risk altındadır. Kedilerin tüylerini döktüğü mevsimlerde tüy yumağı gelişimi daha sık görülür.
Riski Azaltmak
Tüy yumağı oluşumunu ve komplikasyonlarını en aza indirmek ve muhtemelen önlemek için aşağıdakiler önerilir:
- Kedinizi günlük fırçalamaya ve taramaya alıştırın.
- Hayvan buna izin vermiyorsa yılda bir veya iki kez tüylerini kestirmek için veterinere götürün. Bu özellikle uzun tüylü ırklarda etkilidir.
- Haftada bir ya da iki kez onu tüy toplayıcı malt ile besleyin (müshil ya da laksatifte olur).
Ek olarak, evinizin zeminlerini ipliklerden ve yutulduğunda tehlikeli kıl yumağı bileşenleri haline gelebilecek diğer malzemelerden uzak tutmanızı tavsiye ederiz.
Yangısal bağırsak hastalığı, sindirim sistemi kanalının kronik olarak tahriş olduğu ve yangılandığı bir durumdur. Yangı hücreleri gastrointestinal kanalının duvarlarına sızar, onları kalınlaştırır ve gastrointestinal kanalın uygun şekilde sindirme ve emme yeteneğini bozar. Her yaştaki kedi yangısal bağırsak hastalığından etkilenebilir, ancak hastalık genellikle orta yaşlı ve yaşlı kedilerde görülür.
Kedilerde yangısal bağırsak hastalığının nedeni bilinmemekle birlikte mevcut kanıtlar, bağışıklık sistemi, diyet, bağırsaklardaki bakteri popülasyonu ve diğer faktörler arasındaki karmaşık anormal etkileşimden kaynaklandığını göstermektedir. İnsanlarda ve köpeklerdeki yangısal bağırsak hastalığı ile benzerliklere dayanarak, bağışıklık sisteminin genetik anormalliklerinin de yangısal bağırsak hastalığında rol oynadığı düşünülmektedir.
Yangısal bağırsak hastalığı, sindirim kanalının bölgesine ve ilgili yangı hücreleri tipine bağlı olarak farklı biçimler alabilir. Mide yangılıysa bu duruma gastrit denir. İnce bağırsak yangılıysa buna enteritis denir, kolon (kalın bağırsak) yangılıysa buna kolitis denir. Lenfositik plazmasitik enteritis olarak adlandırılan yangısal bağırsak hastalığının en yaygın formu, ince bağırsağı istila eden lenfositleri ve plazma hücrelerini içerir. Eozinofiller, kedi yangısal bağırsak hastalığında yer alan başka bir hücre türüdür. Bu hücreler eozinofilik gastroenteritte olduğu gibi, ara sıra baskın hücre tipi olabilirler, ancak daha yaygın olarak karışık yangı hücre popülasyonunun bir parçasıdırlar. Yangısal bağırsak hastalığının daha az yaygın iki formu, nötrofilleri içeren nötrofilik yangısal bağırsak hastalığı ve makrofajları içeren granülomatöz yangısal bağırsak hastalığıdır.
Klinik Belirtiler
Kedi yangısal bağırsak hastalığının yaygın belirtileri arasında kusma, kilo kaybı, ishal, kanlı dışkı, halsizlik ve iştah azalması bulunur. Bu belirtiler ciddiyet ve sıklığa göre değişebilir. Baskın belirtiler, GI kanalın hangi bölümlerinin etkilendiğine bağlıdır. Örneğin, mide veya ince bağırsağın daha yüksek bölgeleri yangılanırsa kedi kronik kusma yaşayabilir. Kolon yangılanırsa dışkıda kan olsun veya olmasın ishale neden olma olasılığı daha yüksektir.
Teşhis
Kedilerde yangısal bağırsak hastalığı teşhisi koymak, kapsamlı bir muayene gerektirir çünkü yangısal bağırsak hastalığının birçok belirtisi diğer hastalıklarda da yaygın olarak görülür. Veteriner hekiminiz muhtemelen metabolik hastalıkları, FeLV, parazitik veya bakteriyel enfeksiyonları, hipertiroidizmi ve bazı kanser türlerini kontrol etmek için kan sayımı, dışkı muayeneleri, röntgen veya abdominal ultrason önerecektir. Bir kanser türü olan bağırsak lenfomasını yangısal bağırsak hastalığından ayırt etmek özellikle zor olabilir. Yangısal bağırsak hastalığında bu vitaminlerin GI kanalından emilimini engelleyebileceğinden, kanda B12 vitamini ve folat seviyeleri ölçülebilir. Gıda alerjisini elimine etmek için hipoalerjenik bir gıda denemesi de yapılabilir.
Kedilerde yangısal bağırsak hastalığının kesin teşhisi, bağırsak veya mide biyopsisi ve mikroskopa değerlendirilmesini gerektirir. Yangısal bağırsak hastalıklı bir hastanın bağırsak duvarında artan sayıda yangı hücreleri olacaktır. Bulunan hücre türleri, hangi tip yangısal bağırsak hastalığının mevcut olduğunu gösterecek ve tedaviye rehberlik edecektir. Gastrointestinal biyopsiler, endoskopi veya abdominal cerrahi ile yapılabilir. Endoskopi daha az invaziv bir prosedürdür, ancak karaciğer veya pankreas hastalığından da şüphelenilen hastalara operasyon önerilebilir, böylece bu organlara da biyopsi yapılabilir. Hem endoskopi hem de cerrahi biyopsi genel anestezi gerektirir ve bu testleri yapıp yapmamaya karar verirken ilişkili riskler dikkate alınmalıdır.
Tedavi
Tedavide eğer yakın zamanda yapılmadıysa genellikle bağırsak parazitlerinin tedavisi ve ilk adım olarak diyet değişikliği ve çeşitli ilaçların kombinasyonu önerilir. Kedilerde yaygın bir hastalık olan yangısal bağırsak hastalığı diyet tedavisi, antibiyotikler ve/veya steroidlerle tedavi edilir. Tek bir en iyi tedavi yoktur. Bu nedenle veterinerinizin en iyi tedaviyi belirlemek için birkaç farklı diyet veya ilaç kombinasyonunu denemesi gerekebilir.
Diyet
Diyet alerjenleri yangısal bağırsak hastalığının rol oynayabileceğinden, veteriner hekiminiz hipoalerjenik diyetler kullanarak bir gıda denemesi önerebilir. Bu diyetler, kedinin daha önce hiç yemediği protein veya karbonhidrat kaynaklarını içerir. Tavşan, ördek veya geyik eti bazlı diyetler ilk seçimlerdir. Hipoalerjenik bir diyetle semptomlar düzelmezse kediniz lif bakımından yüksek, yağ oranı düşük ve kolayca sindirilebilir diyetlerden yararlanabilir. Diyet değişikliğinden sonra kedilerin iyileşmesi birkaç hafta veya daha uzun sürebilir. Herhangi bir gıda denemesi sırasında, sofra artıkları, aromalı ilaçlar ve ödüller dahil diğer tüm gıda kaynakları ortadan kaldırılmalıdır.
Yangısal bağırsak hastalıklı kedilerin klinik belirtiler çoğunlukla kontrol altına alınabilir, uygun yönetimle semptomlar azaltılabilir. Hastalığı kontrol altında tutmak, diyet ve ilaç tedavilerine sıkı bir şekilde uymayı gerektirir. Veteriner hekim ve sahibinin dikkatli bir şekilde hastaları izlemesi de kritiktir, böylece hastalığın tekrarlaması değerlendirilebilir ve uzun süreli ilaç dozları ayarlanabilir.
Çalışmalar genel olarak gıda alerjilerinin, pire ısırığı ve çevresel alerjilerden sonra üçüncü en yaygın kedi alerjisi olduğunu göstermiştir. Kaşıntılı, tahriş edici deri sorunları bu alerjinin en yaygın belirtileri olsa da etkilenen kedilerin yaklaşık %10-15'i aynı zamanda kusma ve ishal gibi sindirim sistemi belirtileri de gösterir.
Tipik olarak bir gıda alerjisinin varlığına işaret eden kaşıntı, kedinin derisinde, anormal bir madde olan alerjenin varlığına tepki olarak oluşur. Lezyonlar kendi başlarına önemli bir sağlık tehlikesi oluşturmaz. Ancak neden oldukları sürekli kaşınma, sekonder deri yaralarına ve bunun sonucunda deride bakteriyel enfeksiyonlara neden olabilir. Ayrıca, gıda alerjisinden kaynaklanan sindirim sistemi problemleri, sağlığı riske atan kilo kaybıyla sonuçlanabilen gıdalardan kaçınma gibi geniş kapsamlı sistemik etkilere neden olabilir.
Bir gıda alerjisinin en göze çarpan belirtileri (sürekli kaşınma, deri lezyonları, tüy dökülmesi ve genel olarak derinin bozulması) bir gecede gelişmez. Hayvanın bağışıklık sistemi, standart kedi mamalarının çoğunda bulunan belirli protein ve karbonhidrat moleküllerine karşı kademeli olarak bir savunma oluşturduğu için, aylarca veya daha uzun bir süre boyunca belirgin hale gelme ve yoğunlaşma eğilimindedir.
Gıda alerjisinden gerçekten şüpheleniliyorsa spesifik alerjen tanımlanmalı ve hayvanın diyetinden çıkarılmalıdır. Pire ısırıkları gibi deri döküntülerinin diğer potansiyel nedenleri ortadan kaldırıldıktan ve klinik belirtilerin olası nedeni olarak bir gıda alerjisi belirlendikten sonra, bir sonraki zorluk, kedinin diyetinde tam olarak neyin sorumlu olduğunu belirlemektir. Bu işlem en etkili şekilde, ev sahibinin çoğu kedi gıda alerjisinin, etkilenen bir hayvanın normal yemeğindeki protein veya karbonhidrat içeriğine göre izlenebildiği gerçeğine dayanan, "yeni" diyet olarak adlandırılan şeyi tanıtmasıyla gerçekleştirilecektir.
Kedi mamasında en yaygın kullanılan protein kaynakları arasında sığır eti, domuz eti, kuzu eti, tavuk, hindi ve yumurta bulunur. Protein, canlı hücrelerin temel bir bileşeni olduğundan ve bir organizmanın düzgün çalışması için gerekli olduğundan, yeni diyet kedinin daha önce maruz kalmadığı bir kaynaktan protein içermelidir. Aynısı karbonhidratlar için de geçerli olduğundan, kedi mamalarında sıklıkla kullanılan sebzeler (buğday, arpa ve mısır) yeni diyetten çıkarılacak ve patates ile değiştirilecektir.
Kedi en az 8-10 haftalık süre boyunca yeni diyet ve sudan başka bir şey tüketmezse muhtemelen alerjik belirtiler yavaş yavaş kaybolur. Bu durumda, alerjenin önceki diyetin bir bileşeni olduğu varsayılabilir. Alerjeni tanımlamak için, daha sonra kedinin orijinal diyet bileşenlerini tek tek yeniden sunar ve alerjik semptomların yeniden ortaya çıkmasını dikkatle izler. Semptomlar tekrar ederse muhtemelen bunu bir veya iki hafta içinde olur ve bu durumda, alerjinin en az bir kaynağını onaylamış olur.
Tekrarlanan sistematik testler ve fazlasıyla sabır sayesinde, kedinin alerjisi olduğu tüm besin maddelerini saptaması mümkündür. Bunu takip eden tedavi, bu bileşenlerin kedinin diyetinden kalıcı olarak çıkarılmasını gerektirir.
Kedi pankreası nispeten küçük bir iç organ olmasına rağmen, bir kedinin sağlığını korumada çok yönlü bir rol oynar. Gerçekten de bu hayati organın yangısıyla sonuçlanan bir hastalık veya yaralanma pankreatitis adı verilen bir durum hayvan acil ve potansiyel olarak oldukça maliyetli tıbbi bakım görmedikçe ölümcül olabilir.
Pankreas, kedinin karnında sol böbreği ile duedenum arasında ince, pembe, V şeklinde bir doku şerididir. Endokrin ve ekzokrin olmak üzere iki işlevi sürdüren bezsel bir organdır.
• Endokrin işlevi: Toplam pankreas kütlesinin küçük ama çok önemli bir kısmı, Langerhans adacıkları adı verilen küçük hücre kümelerini içeren dokudan oluşur. Bu hücreler iki hormon üretir: kan şekeri üretimini uyaran glukagon ve dolaşımdaki kan şekerinin uygun seviyelerini muhafaza eden insülin. Endokrin pankreasın en yaygın bozukluğu, yağların, proteinlerin ve karbonhidratların anormal metabolizmasına neden olan bir durum olan şeker hastalığıdır.
• Ekzokrin işlevi: Ekzokrin pankreasın ana aktivitesi, normalde pankreastan dışarı ve ince bağırsağa geçen bir sıvının üretilmesi ve salgılanmasıdır. Burada yağların, proteinlerin ve karbonhidratların sindirimini sağlamak için aktive edilir. Bu sıvıda enzimlerin yetersiz üretimi, bir hayvanın sindirim süreçlerine müdahale edebilir. Ekzokrin pankreas yetmezliği olarak bilinen bir bozukluk. Öte yandan, bu sindirim enzimleri erken aktive edilirse bağırsaklara değil, pankreasın kendisine ve çevresindeki dokuya sızabilirler. Bu süreç, pankreatit olarak bilinen durum olan organın şiddetli yangısına yol açabilir.
Anormal Aktivite
Bu, sindirim enzimlerinin normalde pankreas dokusuyla doğrudan temasa geçmelerini önleyen küçük damlacıklar halinde tutulur. Enzimler biyolojik olarak salgılanana ve pankreas kanalı yoluyla ince bağırsağa geçene kadar inaktif kalmaya programlanmıştır.
Enzim salgılama sürecinin birçok uyaranı vardır. Kedinin açlık sürecinden yemek sürecine kadar devam edebilir. Ancak bu sindirim enzimleri pankreasın içindeyken çalışmaya başlarlarsa yağ, protein ve karbonhidrattan oluştuğu için organın kendisi sindirmeye başlayabilirler. İşte bu durum pankreatite yol açar.
Çalışmalar pankreatitin genel kedi popülasyonunun %2’sinden daha azında meydana geldiğini göstermiştir. Her iki cinsiyetten ve her yaştan ve ırktan kediler benzer şekilde savunmasız görünmektedir.
Muhtemel Nedenler
Pankreatitin spesifik nedenleri bilinmemektedir. "Bir hayvanın doğal savunma mekanizmalarındaki bir şey, belki de bir kusur, hastalığı tetikliyor ve pankreas dokusunun sindirilmesine neden oluyor. Bazı insanlar bunun diyetteki çok fazla yağdan veya böcek ilacı veya diğer toksinlerin yutulmasından kaynaklanabileceğine inanıyor ."Bazı durumlarda, fiziksel travma –ör. araba çarpması- hastalık vakalarıyla ilişkilendirilmiştir ve toksoplazmoz ve FIP gibi çeşitli hastalıklar, pankreatitin olası nedenleri olarak gösterilmektedir. Yine ilaç yan etkileri gibi faktörler, yangısal bağırsak hastalığı, karaciğer hastalığı ve paraziter enfeksiyonlar pankreatitisin nedenleri arasında sayılabilir.
Kedi pankreatitisinin aşamaları: Kediniz tamamen normal bir pankreasa sahip olabilir, ancak daha sonra görünürde bir neden olmaksızın ani, çok akut ve çok şiddetli bir hastalık vakası geliştirebilir. Ve kedi bu akut atak sonucunda ölebilir ya da düzelebilir ve pankreasında bir daha asla sorun yaşamayabilir. Ancak sıklıkla olan, kedinin akut ataktan kurtulması ve ardından kronik pankreatitis geliştirmesidir. Hayvan, zaman içinde aralıklı olarak küçük hastalık nöbetleri geçirme eğiliminde olacaktır. Her olayda, daha az yangı olacak, ancak pankreas dokusunda kademeli olarak hasar olacak ve bu da sonunda organın işlevini yerine getirme kabiliyetine zarar verecektir.
Teşhis ve Tedavi
Kedi pankreatiti ile ilişkili klinik belirtiler (iştahsızlık, uyuşukluk) çok spesifik değildir. Standart tanı prosedürü, hayvanın tıbbi geçmişini, kapsamlı bir fiziksel muayeneyi, kan sayımı ve ultrasonu içerecektir. Pankreas anormalliklerinde, röntgen tanıda yardımcı olmayabilir çünkü normalde de yeterli ölçüde seçilemez. Bununla birlikte, bazen pankreatitise benzer semptomlara sahip olabilen bağırsak tıkanıklığı gibi diğer bozuklukları ayırt etmek için yararlıdırlar. Kesin bir tanı koymanın tek yolu biyopsidir ancak bu uygulama hastanın durumundan dolayı zor olabilir.
Kedi pankreatitis için tekdüze etkili bir tedavi henüz geliştirilmemiş olsa da etkilenen kedi tipik olarak destekleyici tedavi devam ederken birkaç gün hastanede yatırılabilir. Bu tedavi, hastanın yeterli beslendiğinden emin olmak için, doğrudan midesine bir tüp yoluyla beslenmesini gerektirecektir. Bu, hayvanın iştahı açılana kadar devam ettirilmelidir.
Pankreatitiste prognoz kötüdür ve ölümle sonuçlanabilir. Ayrıca hastanın iyi bir bakıma ihtiyacı vardır bu yüzden hasta sahibi için çok maliyetli olabilir.