Kanser genel olarak tüm kedilerin yaklaşık %30-40'ını etkiler ve üçte biri veya daha fazlası meme bezlerinde oluşur. Meme bezlerinden kaynaklanan tümörler, üçüncü en yaygın (lenfoma ve SCC’ den sonra) kedi kanseri türüdür. Dişilerin %95’ inde, 10 yaşından büyük kedilerde en sık teşhis edilen kanser türüdür. Kedilerde meme kanserlerinin yaklaşık %85'i ölümcül derecede kötü huylu adenokarsinomlardır. Memede meyadana gelen büyümeler, meme bezinin epitel dokusundan kaynaklanır ve sonunda lenf düğümlerine, akciğerlere, pleura, karaciğer, adrenal bezler, böbrek veya vücudun diğer kısımlarına yayılır (metastaz yapar). Bir kedinin her iki yanında uzanan dört meme bezinden oluşan iki paralel "zinciri" bulunmaktadır. Tümör meme ucunun hemen altında veya yanında, küçük, sert bir nodül olarak başlar. Tümörün büyümesi dursa bile, genellikle lenf düğümlerine ve ardından vücudun diğer bölgelerine yayılır. Başlangıç aşamasında büyüme küçük olduğu için ağrılı olmayabilir, kitle hissedilemeyebilir, bu nedenle klinik belirti görülmez, fark edilmesi haftalar veya aylar alabilir.
Meme tümörlerinin altında yatan nedenler bilinmemektedir. Tümör oluşumunda genetik etkinin rolü henüz belirlenememiştir. Benzer şekilde, çevresel kanserojen maddeler, güneş ışığına maruz kalma, virüsler ve aşı enjeksiyonları hariç kansere neden olan ajanlar arasındaki bağlantılar, diğer kanser türleri ile ilişkili olarak kurulmuş olsa da bu faktörler kedilerdeki meme tümörleri ile ilişkili görülmemiştir.
Öte yandan, dişi kedilerin hormon durumu (östrojen, progesteron) tümör oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Dişilik hormonları, doğum kontrol hapı olarak veya davranış değişikliği için verilirse, meme kanseri riskleri üç katına çıkabilir.
Kedinin ırkı da tümör oluşumunda rol oynayabilir. Örneğin siyam kedileri, bilinmeyen nedenlerle diğer ırk kedilere göre iki kat daha fazla meme tümörü görülme ve kansere daha erken yaşta yakalanma riski taşımaktadır. Meme tümörü görülen kediler ortalama 10-12 yaş arasında olmasına rağmen hastalık hayvanları 20 yaş ve üzerindeki yıllarının herhangi bir yerinde etkileyebilir.
Meme tümörlerinin kesin teşhisi etkilenen dokunun bir kısmının veya mümkünse tamamının çıkarılması ve kanserin iyi huylu veya kötü huylu olup olmadığını belirleyecek bir histopatolojik inceleme olan biyopsi için gönderilmesiyle sağlanır. Göğüs röntgeni ve abdominal ultrasonografisinin yapımı, meme kitlesinin lenf düğümlerine ve iç organlara yayılıp yayılmadığını belirlemek için yapılır.
Kanser kedinin vücuduna yayılmışsa, kemoterapi tedavinin odağını oluşturur. Ancak, doku tutulumu meme bezleriyle sınırlıysa, altta yatan dokudan bir veya iki zincirini çıkarmak için mastektomi yapılır. Eğer erken teşhis edilirse ve tümörün çapı iki santimetreden küçükse hayatta kalma şansı üç yıl veya daha fazla yükselir.
Ayrıca, hasta sahipleri, meme bezlerini ve meme uçlarını rutin olarak palpe ederek, gelişiminin erken bir aşamasında meme tümörünün varlığını tanımada değerli bir rol oynayabilir. Bu takipler haftalık olarak yapılmalıdır; en küçük şüpheli durumlarda veteriner hekime bildirilmelidir.